27 Şubat 2009

Şimdi Bana Bak Çok Bilmiş

Şimdi bana bak çokbilmiş. Önyargılarından vazgeçeceksin; çünkü böyle bir kafayla yaşadığın için her şeyi yanlış öğrendin. Efendi gibi kız dizlerini ve tek tek çökert bütün yanlışlarını. Yalandan yüzünü de asma. Arkanı dönme, küsme! Düz yürü. Ateşe yürü. Mermiye yürü. Silkin de öyle yürü. Hızlı yürü… Yürü dedikleri için yürümeye başladın. Bu kaderin senin. Söylenileni yapmak senin karakterin. Ne derlerse hemen inanır ve araştırmadan da uygularsın, kulaktan dolma bilgiler yönetir seni. Eğer yürü dediklerinde koşmuyorsan, sen kendini sevmiyorsun demektir. Kendini sevmeyenler, dururken bile yorulurlar. Yoruldukları için de koştuklarını sanırlar. Öyle ya insan durduk yerde nasıl yorulur, değil mi? Nasıl başarıyorsan koştuğunda bile yerinde sayıyorsun. Sana uzaktan bakanlar, durduğuna dair bahse giriyorlar; çünkü sen geriye doğru koşan bir kaldırımda ileriye doğru yürümeye çalışıyorsun. Koş bandında koşan umutsuza benziyorsun. Kusura bakma. Koşacaksın, daha hızlı koşacaksın. En hızlı koşacaksın. Başkası nasıl koşmuş ya da koşmamışla ilgilenmeyeceksin. Bu maraton senin. Öyle hızlı koşacaksın ki kaldırım yanacak hızından. Öyle hızlı koşacaksın ki uzaydan bakanlar sadece seni görebilecekler. Anlam veremedikleri bir gürültü, bir ışık olacaksın. “O geçen de neydi?” diye seni soruşturacaklar. O kadar hılı koşacaksın ki hız hızlığından utanacak. Kimse yetişemeyecek sana.
Ateş koş, ateş seni yakmayacak. Mermiye koş, mermi sana çarpmayacak. Sadece koş. Senin önyargından milyarlarca insan telef oldu, mundar oldu. Hesapsızca koş. En önce sen atla yangınlara. Ve asla şüphe etme, sana hiçbir şey olmayacak. Ben kaç zamandır geçiyorum o yangınlardan. Yalın ayak, koşarak geçiyorum sırtımdaki bu ağır yükle. Kâinat var benim sırtımda. Sağ cebimde güneş, sol cebimde en uzak yıldız var. Ve ben o kadar hızlı geçtim ki oralardan, saymaya zamanım olmadı göğsümü yarıp geçen mermileri. Sen adını duyunca korkuyordun cehennemin, ben su niyetine cehennem içiyordum sabahın beşinde… Ve biliyor musun dostum ben hiç yangın görmedim. Şimdi anladım ki yanılmışım. Meğer ben hep yangından geçtiğimi sanmışım. Meğer ben hiç yangından geçmemişim, hep yangınlar geçmiş benden.
Ve şimdi dik duruyorsa başım, elmastan yapılmış bir heykele benziyorsam… Gecenin bir vakti koşuyorsam yine ve şu anda saat yine üçse, ben üç gündür uyumuyorsam… Kaf Dağı’nın arkasında kıyametler koparıyorsam her gece sen uyurken… Fırtınalara, boranlara, okyanuslara posta koyuyorsam günün tam ortasında… Üzgünüm; ama artık uyanmak zorundasın o derin uykudan. Ayrılmak zorundasın tatlı rüyadan. Ayrılmak zorundasın bu anlamsız baygınlığından. Sıcak yatağından çıkmak zorundasın. Yanımda olmalısın, yanı başımda ve koşmalısın benimle. Uyan ve korkmadan koş. Dedim ya sana hiçbir şey olmayacak; çünkü ben dün gece yine bu saatlerde sek sek oynadım senin mayın dediklerinle. Ve bu sabah okyanus geçerek sana “uyan” demeye geldim. Biliyorsun okyanuslar yarılarak geçilir; ama ben yarmadım okyanusu, içtim de geçtim… Sana sadece uyan diyecektim, UYAN!


Cehennemin Dibine Git (Erdal Demirkıran) Syf:62

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder