01 Temmuz 2010

Büyülü Köşk

Bir zamanlar büyülü bir köşk vardı. Bu köşke kimse giremiyordu. Girenler üst kata çıkamadan korkularından kalp krizi geçirerek daha alt kattayken ya ölüyor ya da bayılıyorlardı. Köşkün girişinde hiçbir problem yoktu; ama merdivenlerden yukarıya doğru tırmanınca, daha önce hiç görülmemiş bir şeyin yüce kanatları yansıyordu duvarda. ‘kartal’ desen ‘kartal’ değil, ‘kaplan’ desen ‘kaplan’ hiç değildi bu… ‘Uçan timsah’ gibi bir şeydi. Sessiz olması çok daha korkunçtu. Öyle garip bir şeydi ki bu sessiz canavar, gölgesi bile insanları deli ediyordu. Bu korku günlerce sürdü. En sonunda devrin en güçlü pehlivanına haber saldı kasabanın ileri gelenleri. Pehlivan geldi. Kılıcını kuşandı ve büyülü köşkün büyüsünü paramparça etmek için köşke girdi… Biraz sonra yüzyılın en büyük çığlığıyla dışarı çıktı tabi ki. ‘imdaaat!’ diye avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Olduğu yere çöktü pehlivan. Pehliyordu… Tam bu esnada bir çocuk sıyrıldı ve eve girdi. ‘Gel, dur, gitme!...’ bile diyemediler. Pehlivan da diyemedi. Herkes korkuyordu. Pehlivan ‘Kurtarıııın… Canavar, çocuğu yiyecek!’ diye bağırdı; ama çocuk çoktan girmişti bile eve. Usulca peşinden girdiler. Çocuk giriş katta değildi. Ev her zamanki gibi sessizdi; fakat duvara yansıyan o korkunç canavarın kanatlarının gölgesi de yoktu ortalarda. Sessizlik ürkütüyordu.
Korka korka çıkıyorlardı merdivenlerden. Ahşap merdivenler, üzerinden geçen korkuyu gıcırtıya dönüştürüyordu. Yavaş yavaş çıktılar… Yukarı çıktıklarında çocuk bir taburede sakince oturuyordu. ‘Ne yapıyorsun?’ dediler çocuğa. ‘Canavarı öldürdüm!’ dedi çocuk, elindeki minik lekeyi göstererek. Sonra anladılar, meğer karanlık köşkün açık unutulan lambasının önüne bir sivrisinek dadanmış, duvara yansıyan da onun kanatlarıymış.

Erdal Demirkıran

Kaynak: Kashna

2 yorum: