06 Ocak 2012

Okuma idrak meselesi haline getirilmeli

Yazar Hüzeyme Yeşim Koçak ile okuma üzerine:Çok sayıda değerli esere imza atan Yazar Hüzeyme Yeşim Koçak, okuma konusunda bilgiler vererek sorularımızı cevaplandırdı.

Kitap okumayı artırmak için önerilerde bulunan Yazar Koçak, günümüz gençliğinin görsel malzemeler ve magazin dünyası üzerine yoğunlaştığını belirterek, “İnsanlar mecburi eğitim dışında fazladan okuma, kendini geliştirerek donatma zahmetine girmiyor. Ancak bizler kitap okumayı artıracak faaliyetlerde daha fazla bulunmalıyız” diyor…

*Günümüzde okuma konusunda ne tür sıkıntılar mevcut?

- Görselliğin hâkim olduğu, kavramların değersizleştirildiği, anlam kaybının yaşandığı, bir haz çağında hayat sürüyoruz. İnsanlar mecburî eğitim dışında, fazladan okuma, kendini donatma zahmetine girmiyor. Böyle bir zaruret ve gündemleri yok. Eğitim, eğlenme vb. ihtiyaçlarını ise TV, internet, magazin basını, popülaritesi yüksek hızla okunup geçen kitaplar, dev alışveriş merkezleri, müziğin ve kuru gürültünün baskın çıktığı kalabalık bir dünya ile kapatıyor. Kütüphaneler ve yazılı sakinleri, eski bir zamanın modası geçmiş anıtları, teferruat gibi duruyor. Okuma yalnız okula indirgenmiş. Bütün âlemin bir okuma alanı, başta insan ve zâtı okunmayı bekleyen nice yazı olduğundan, ilmin bir çocuğun en temel gıdası olan süt gibi, ruhumuzun dudakları içinde bulundurulması gereğinden, hayatîliğinden habersiziz. Üstelik yalnızca ana babalar değil, öğretmenlerin de kâfi derecede okumadığı, üniversite hocalarının eser üretmediği, inkâr edilemez intihal örnekleriyle başımızın ağrıdığı, tefekkürün, haysiyetli fikrin para etmediği bir ülkede yaşıyoruz. Yani meselelerimiz büyük. Öne çıkarılan, yüceltilip, “Öncü” etiketiyle sunulanlarsa; manken, oyuncu, futbolcu gibi mesleklerin temsilcileridir. Genellikle kültür yönünden fazla gelişkin, seçkin şahsiyetler olmadıkları görülmektedir. Mümkün mertebe az bedel ödenen, salt maddeye dayalı bir hayata yöneliş artmaktadır. Çağın egemenlerine ise bilgin, düşünce sahibi insan değil, robotsu yığınlar gerekmektedir.

OKULLARDA OKUMA GÜNLERİ DÜZENLENMELİ

*Okumayı artırmak için neler yaptırılmalıdır?

- Hata payını her zaman göz önünde bulunduruyoruz. Ama bugün büyük davalar, ülküler “ideoloji” denilerek bir kenara atılmaktadır. Buna paralel olarak da ferdî sorumluluk, okuyarak yetişmek, varoluş manası, istiklâl, istikbal endişesi ve tasarımı, sonuçta kendini ve ülkesini kurmak, bir Müslüman Türk olarak iki cihan için de çalışmak gibi, üst seviyede duygu ve düşünceler kaybolmuştur. Kendimize ait bir medeniyetin farkında değiliz. “Kültürel hadiseyi”, şarkıcı Hadise ve benzerlerinin gösterisi gibi niteleyen, 40 gün 40 gece konser düzenleyen yöneticilerle bir yere varamayız. Okumak bir idrak meselesidir. Kökleşmiş alışkanlıklara, kafa tembelliğine, hazırcılığa çare bulmak zor. Günümüzde özellikle kültür adamlarının, eğitimcilerin, ilim sanat erbabının gerçek bir itibarı yoktur. Ayrıca sahih aydınlar görüş ve eleştirilerini serbestçe ifade etmekte güçlük çekmektedir. Memlekette en çok neyin, kimin sesi yükseliyor düşünmelidir. Dolayısıyla öncelikle ilime, kaleme, kitaba, âlime, hakikî sanatkâra icabeden saygınlık verilmelidir. Vazife ve mesuliyetlerini müdrik, uzak görüşlü devlet adamlarıyla, halkın birlikte el ele yürüyeceği bir eğitim ve kültür seferberliği; bir uyanış diriliş hamlesi, tepeden tırnağa bir “şuur” gerekmektedir. Meseleyi kısaca bir kaç cümleyle özetledikten sonra, çocuklara kitap okumanın sevdirilmesine yönelik bazı çözüm yollarından bahsedebiliriz. Ailede okuma saatleri ayırmak, okullarda okuma günleri, yarışları tertiplemek, çocuk kütüphaneleri, gezici kütüphaneler açmak, alışveriş listesine mutlaka kitap eklemek, okuma ve araştırmaya teşvik eden münazaralar düzenlemek, kitap tanıtımları yaptırmak, sevilen yazarları davet etmek, gelişim ve ilgi alanına göre çekici kitaplar seçmek gibi.

*Çevrenizdekilere okuma yönünden nasıl tavsiyelerde bulunursunuz?

- Geleneklerimiz, kendi kültürümüz, medeniyetimizin hazinelerinden başlayarak, abide şahsiyetleri tanıyarak, muhakkak bir gelişme ve seviyeyi hedefleyerek, geniş bir yelpazede okuma açılımları gerçekleştirilebilir. Hz. Mevlâna, “Okumayan için hiç bir şey yazılamamıştır” buyuruyor. Okuma bir haberdarlık, ayıklık ki bazı kelimeler bizi yaşatır. Allah, Peygamber gibi. Bunları döne dolaşa okumak ve bir hayat telâkkisi, yaşama çizgisi oluşturmak. Okudukça yeni yazılımlar yapıyoruz. Günü, geleceği yazmak için de okumaya muhtacız. Belli başlı faydalarından biri de, söz söyleme gücü vermesi. Okudukça düşünce yolları açılacak, iletişim biçimleri çoğalacaktır. Hadiselere, dünya sillelerine, hâline karşı mukavemetimiz artacak. Kur’an-ı Kerim ve kutlu numuneler bize varlık gücü bahşedecek. Dünya ve Ahiret bilgisini bir bütün halinde kucaklamak ve maneviyatın sıcaklığında okumaları çoğaltmak. Okumak, çağ daralmışlığına, sıkışmışlığa karşı bir reddiye, bir hürriyet alanıdır.  Bir manada insaniyet göstergesidir.

*Konya'da edebiyat yönünden malzeme bulmada zorlanıyor musunuz?

- Hayır zorlanmıyorum. Bizatihi cömert ve engin bir kaynak Konya.

*Yazma serüveninizde ilham aldığınız birileri var mı?

-Sadece tek kişi yahut ünsiyetim olan yazarlar değil, kitabını okurken sayfalarıyla konuştuğum, fikir alışverişi yaptığım, zihnimi ve gönlümü hareketlendiren, bambaşka bir dönüşüm sağlayarak, çok farklı bir konuyla bir makale, deneme veya öykünün kapısını aralayan yabancı bir yazar da ilham kaynağı olabilir. Ya da ilk defa tanışıp, eserini okuduğunuz herhangi bir yazıcı. İbn-i Arabî, Hz. Mevlana gibi muhteşem mutasavvıfların eserleri de sizi etkileyip, değişik esinlenmelerin sebebi bulunabilir. Ve siz asıl büyük tesirin dünyevîlerin mi, uhrevîlerin mi sağladığını, yoksa alınan dualarla mı yolunuzun açıldığını, edebî dünyanızdaki esas parmak ve elleri asla bilemezsiniz. İlham, herhalde kurduğunuz bağlantılarla ilgilidir.

* En çok hangi hikâyeci ve yazarları beğeniyorsunuz?

- Zengin ve renkli bir listenin eşliğinde, hemen aklıma gelen birkaç isim, Ahmet Hamdi Tanpınar, Necip Fazıl, İsmet Özel, Sezai Karakoç, Samiha Ayverdi, Ahmet Yüksel Özemre, Aleksandr Soljenitsin. Dönem ve şartlara göre beğeniler değişip, çeşitlenebiliyor. Mesela çocukluğumuzun, gençliğimizin ilk yazarları şüphesiz başka adlardır. Zaman geçtikçe büyük etkilenmeler, hayranlıklardan çok “bal arısı” tavrını benimsiyor ve uçarı gezginliklerden hoşlanıyorsunuz. Edebiyat dışı, ilginizi çeken kitapları da okuyor, yazardan ziyade esere odaklanıyorsunuz veya. Bazen de bir yazarı külliyatıyla değil, bir ya da birkaç eseriyle okuyor, benimsiyorsunuz. Neticede genel olarak derin, biraz beynimi zorlayan, manevî bir kaldıraçla muhayyilemi ayaklandıran, kalıpların dışında bir cazibeye yol açtıran yazı ve yazarları daha çok sevdiğimi söyleyebilirim.

*Kendi kitaplarınıza baktığınızda neler hissediyorsunuz?

Çok mükemmel değiller belki, fakat orada Allah’ın büyük lütuf ve inayeti var. O’nun sanatını görüyorum. Doğuşları, inşânın terini ve sevincini, süsleme coşkusunu, bir dünya mirasının büyüsünü, geçmiş ve geleceğe dâir yürüyüşleri, semavî lezzetleri, akış ve geçişleri, dilin cazibesini, kalemin zekâsını, ahengi, hayâlin davetini, parçalama ve bütünleşmeyi, sarılışları, estetik mücadeleyi, özneliği, yazarlığın cilvelerini hissediyorum.

*Karşınıza bunu yazarım dediğimiz bir olay çıktı mı?

- Her zaman çıkar, bazılarını yazarsınız da. Fakat muhtelif sebeplerle çoğu olaylar içinize gömülür, nisyana terk edilir ve kâğıda dökülerek gün yüzüne çıkma şansına sahip olmaz.

ROPÖRTAJ: İBRAHİM ÇİÇEKÇİ

Kaynak: Merhabahaber

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder