18 Mart 2012

Tamir mi , Yeniden İnşa mı?

Küçüklüğümüzde küp şekerleri üstü üste koyar, eriyeceğini düşünmeden aralarını sıvı yapıştırıcılarla yapıştırır, onlardan duvarlar ve evler yapardık. Bir süre sonra küp şekerler erimeye başlar, eriyen küp şekerlerle beraber yapılan duvarların ve haliyle evlerinde bir bir yok olduğunu görürdük. Eriyen küp şekerleri çıkartıp yerine yenilerini duvarı yıkmadan zor güç koymaya çalışırdık ama ne kadar çabalarsak çabalayalım ne yaptığımız evi ilk günkü haline getirebildik ne de şekerlerin erimesini durdurabilirdik.

Belki de yeni şekerleri kullanıp evi baştan yapsak daha az zamanımızı alacaktı ama biz ısrar ederdik. Duygularımız mantığımızın önüne geçerdi kim bilir. İnsanlar da bazı dönemlerinde işte böyle küp şekerlerden hayatlar inşa ederler. Gün gün eriyen, siz onarmaya çalıştıkça diğer bir yandan eriyip eksilen küp şekerden yarınlar düşlerler. Eriyen küp şekerlerin yerine yenisini koyarak yamalı hayatlar yaşarlar. Bu mücadele bazen ömür boyu sürer gider. Bazen de bu eksikliğe alışır giderler.

Böylece hayatı inşa etmek için var edilen insan, kendi elleriyle hayatı imha eder gider. Hayat denen süreçte yıpranmalar ve yıkımlar elbette olacaktır. Bu olguları iyi değerlendirip kâr-zarar dengesini kurarak harekete geçilirse onarma ile yıkıp yeni baştan yapmanın hakkaniyeti daha net anlaşılır. Yeniden başlamak, legodan bir ev yapmaya benzer. Yenisine başlamak için, öncekini parçalamanız gerekir.

“… Kumdan bir kale düşünün. Çevresine güzel su kanalları yapmış, hendekler kazmışsınız. Yalnız öyle bir yere inşa etmişsiniz ki kalenizi, dalgalar güçlendikçe önce su kanalları doluyor, sonra heybetli surlarınız tuzlu suyun ellerinde giderek erimeye başlıyor. Sizse elinizde küçük plastik kovanız, sahilden topladığınız kuru kumlarla surları onarmaya çalışıyorsunuz. Yaptığınız yamalar, bir sonraki dalganın darbesiyle çirkin şekiller almaya başlıyor. Küçük plastik kovanızla habire koşturup duruyorsunuz. Kan, ter ve panik içinde! O kadar odaklanmışsınız ki “onarmaya”, bu yıkımın artık sizin kontrolünüzde olmadığını göremiyorsunuz. Oysa bir dursanız, durup da yukarıdan baksanız kaleye, çamur haline gelmiş surlara ve dalgalara; onarmaya harcadığınız sürede yepyeni bir kale inşa edilebileceğini göreceksiniz. Denizin biraz ötesinde, yeni bir başlangıç yapabileceksiniz.” (*1)

İşte yaşam da birçoğumuz için böyle geçip gidiyor. Yaşamın sorunları karşısında mücadeleyi sevmeyen içimizde negatif bir insan vardır. Bu insanı da yıkıp, yeniden inşa edebilmeliyiz. Varlığınıza bulaşmış kötücül atıklardan kurtularak inşa yönünde pozitif düşünmelisiniz. Çocukların küçükken çürüyen süt dişleri pek onarılmaz. Çıkar ya da çıkartılır ve yerine yenisi gelir. Bilinmelidir ki, çürüyen dişlerin vücuda verdiği tahribat çürük yapı ve kişilerin topluma vereceği zarardan daha az değildir.

Onarmak daha zahmetli ve zaman alıcı bir eylemdir. Yeniden inşa etmek kişiyi canlı tutan bir azim maratonudur. Sahi, hayatınızı işgal eden kumdan kaleciklerin artık denizin dibindeki yerini alma zamanı gelmedi mi?

Aydın Uzkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder