02 Kasım 2012

Kendi Olma Bilinci

Hayat farklılıkları ile güzeldir. Farklılık hayatın doğasında vardır. Allah  her insanı farklı yaratmıştır.  Bu yüzden her insan başlı başına bir âlemdir. Bu alemde  insanın kendine yapacağı en büyük yatırım ise  kendini tanıyıp kendi  olmasıdır. Kendi olmak, sizi siz yapan , sizi yığınların içinden ayırıp  farklı ve özgün kılan özgürleştirici bir eylemdir. Bu eylem ki , insana kendisi olarak var olma ve kendi kimliğini inşa etme cesaretini aşılar. Ralph  Emerson ‘’ sürekli sizi başka birşey yapmak isteyen dünyada kendin olabilmek en büyük başarıdır ‘’ der.

Çağ insanının huzursuzluk sebeplerinden biride kendi olmaması yada olamamasıdır. Kendi  gibi olmayanlar , perde  gerisinden kendilerini sevmediğini haykıran dilsizlerdir. Kendi  bedenlerinde azınlık  hayatı  yaşayanlardır. Bu tarz yaşamları ile mutsuzluğa  davetiye  çıkaranlardır. Onlar, hal ve koşullara göre  şekil alanlardır. Kendi  ruh  dünyasında  farklı  bir  kişilik  oluşturarak o tarz içinde yaşayan sanal huzur avcılarıdır. Bu  halleriyle öz benliklerinden o kadar uzaklaşırlar ki, yıllar sonra geriye bakıp  yılların muhasebesine yaptıklarında, bu ben miyim diye şaşkınlık ve biraz da hicap içinde , geçmişin sayfalarında hayretle seyre dalarlar kendilerini. Kendi olamayanlar, umutsuzluk, çaresizlik , mutsuzluk ve  değersizlik girdabına saplanmışlardır . Onlar kendinden kaçmaya çalışarak, kendilerini inkar etme dileğini göğe savuranlardır. Çünkü  kendi  olamayanlar  başkaları  da olamazlar. Onlar ancak başkalarının  taklidi ve gölgesi olabilir. Bu durum ise kişinin varlığını yok sayması anlamına gelir. Tolstoy’un  bir sözü  vardır: "insanoğlunun değeri bir kesirle ifade edilecek olursa, payı gerçek kişiliğini gösterir, paydası da kendini ne zannettiğini. Payda büyüdükçe kesrin değeri küçülür."

Kendi olanlar  gerçek anlamda farklı olanlardır.  Her canlı kendine  özgü özelliklerle donatılmıştır. Bunları fark edip en verimli şekilde kullanabilenler kendisi olmaya başaranlardır. Bir zaman kaplanlarla aslanlar savaşmış. Aslanın biri ağır yaralanmış. Bir ağacın dibinde kurtarılmayı beklerken, uzaklardan bir tilki  çıkagelmiş. ‘’ Fırsat bu fırsat  işte !’’ demiş kendi kendine ve hemen su taşımış kan kaybeden aslana. Tilki   bir daha  yakalayamayacağı altın fırsattı değerlendirmek istemiş. Öyle ya aslan, tilkinin ocağına düşmüştü ve onu kurtarırsa  tilkiye  borçlanacaktı. Tilki su taşımış, yaralarına pansuman yapmış, masaj yapmış, ama  olmamış. Kan kaybından ölmüş koca aslan. Tilki etrafta  bakıp kimseciklerin olmadığını görünce hemen aklına bir hinlik gelmiş. Aslanın kalbini söküp  kendi kalbiyle aslanınkini değiştirmiş. O artık aslan yürekli bir tilki olmuş. Cesur adımlarla ormanda dolaşmaya başlamış. Olup biteni başından sonuna kadar izleyen kurt ansızın tilkinin karşısına dikilmiş ve boynundan kavradığı gibi aslan yürekli tilkiyi al aşağı etmiş. Tilki pençe attığını düşünerek ince ayaklarıyla kurda vurmaya başlasa da kurt tilkiyi ayaklarından yemeye başlamış ve ona ‘’ Yarım bir aslan olmaktansa, tam bir tilki olsaydın, en azından kendin olur ve kaçmayı akıl edebilirdin tilki kardeş. Bu sana ders olsun. Sen sen ol ve  Kendin ol. Kendi yüreğinden başka yürek te  taşıma ‘’ demiş. Her insan evren orkestrasında bir enstürümandır. Kendi orijinal sesini çıkarmalıdır.  Fülüt olup ney sesi çıkarmaya kalkanlar, hikayedeki gibi  aslan yüreği takan tilki gibi şaşkın ve acı dolu bir yaşama mahkumdurlar.

Kendi olmak özgüvenin yansıyan ışığıdır. Siz sizsiniz ve sizden  dünyada sadece bir tane var. Öyleyse bu orjinalliğin değerini bilmeyip taklit olmak niyedir. Özgün ve özgür olmak isteyenler kendi olmalıdırlar. Mevlana “Canında bir can var, o canı ara. Beden dağında bir mücevher var, o mücevherin madenini ara. Gücün yeterse ara; ama dışarıda değil, aradığını kendinde ara..” diyerek  ruhu ve bedeni başkalarında olanları, kendi olmaya davet etmiştir. Ne mutlu davete icabet edenlere…

Aydın Uzkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder