Söz, yani kelam deyip geçemedim, harflere bakıp bu da nesi denilemeyecek
kadar, biz /den olan söz şahsiyetin sese dökülmüş halidir çünkü. Âdemi
kahreden söze inanışıydı, sonra gözyaşıyla yıkayarak sözlerle Rabbe
sunulan yakarışıydı. Yıkılışı da sözden, tamiri de sözden olan
mucizeydi, sen nelere kadirsin ey kelam!
Harfler kendi başlarına
olduklarında anlamsız şekillerden ibaret iken bir araya geldiklerinde
insana rehber oluyor, hayatına yön veriyor. İşte bu mucizenin ta
kendisiydi.
İnsan aklı öğrenme bilme ve anlamadan sonra,
yaşanmışlıklarından da yola çıkarak birde doğru analizle bunu hem diline
hem de hayatına aktardığında doğru şeyleri söylemiş ve yaşamış oluyor.
Akıl
süzgecinden (ego) geçen her doğru fikir doğru eyleme dönüşünce hem
kendisi hem de çevresine hayat veren oksijen olup çıkıyor kelâm.
Söz, laf değil kelâmdır!
Bu harflere hayat vermek ve öldürmek arasındaki merhamet insanın seçimine kalmış.
Harfler
masum, etki tepkisi olmayan cansız nesnelerdir. Sadece işlenmesi
gereken ana malzemelerdir. İşte ona doğru miktarları ilave ederek
kıvamlı hamur yapmış kelâm sahibini dinlemeye de o sözleri yaşamaya da
doyum olmaz o zaman.
Onları kullananlarla dirilen harfler.
Hayallerinde
kurduğu yaşayacağı gerçeklerin, iç dünyasındaki henüz reele dökülmemiş
düşüncedeki resimlerdir harfler. Sözler akılda kelime, kalbe indiğinde
resim, hayata uyarlandığında ise yaşanılır olan gerçeklerdir. Kelâmın
gücünü arttıransa hakikat içeriğindeki manaların hissettirdikleri ve
yaşattıklarıdır.
Söz yürek terinin harf harf süzülmesidir. Öyle kolay değildir sözü dile dökebilmek.
Her ağzı olanın konuşması kelam değildir, söz başka lâf başkadır.
Sözü bilen konuşur hem de en öz konuşur. Güzel söze sahip olabilmek, emek ister.
Dokuz boğumdan geçmek, on düşünüp bir ses vermek ister…
Sırf
sözlerine vurgun olunan insanlar var, neydi bu kelimeleri büyülü yapan,
muhatabına hayran olunan? Söyleyen mi güzeldi yoksa söylenilenler mi?
Hem
söyleyen hem de söylenilen yani hayatı hâk olan söylemeyi de hak eden
olduğu için güzeldi. Sözü için inanılan değil inandığı için söyleyen,
hakkı söylediği için hayran kalınan, insanı daha da insan kılan.
Bir
söz kimi zaman sizi alır bir anda unutamadığınız, üzeri toz kaplanmış
anılara götürür. Oradan yüz ekşiten kelimeleri kesip olması gerekeni
ekleyip geleceğe sürükler, olaylar arasında denge sağlar. Kayıplar
birden kazanca dönüşür geçmişten geleceğe…
Hatalar doğrulanlarla yer
değiştirir, güncellersin yaşamla. Senin başarısız olduğun o kelâmın bir
başkasının başarısı olup çıkar. Tıpkı sende ölen organın bir başkasında
hayat bulması gibi…
Söz seçimidir bizi anlamlı kılan, büyüten veya küçülten.
Bu benim aklıma gelmemişti denilecek bir anahtar kelimeyle hayatları değiştiren maymuncuk kelimeler.
Görünenle başlar değer sözle yerini belirler sonrasında ya kalır ya da gider.
Söz büyüler!
İnsanda söz can bulmuyorsa dilde kalır, yücelirse canana varır.
Söz vardır kese başı, söz vardır bağışlaya cânı.
Söz
vardır köprüler kurar, söz vardır evler yıkar, söz vardır savaş açar
söz vardır birlik sağlar. Söz vardır üşütür, söz vardır ısıtır, söz
vardır diriltir, söz vardır öldürür, söz vardır anlayana davul zurna,
anlamayana sazdır.
Söz hayattır ki sözde dirilmek özde ölmektir...
Söz
vardır herkes duyamadığı sahibini aradığı, söz vardır anlamayanı
ıskalayan hedefini on ikiden vuran, muhatabında kelâm olan. Söz güçlü
olmalı fakat güç söz olmamalı.
Öyle bir söz olmalı ki, sende hayat
bulmalı, kalbi bütün kirlerden arındırıp ak/pak yapmalı, katıksız
karışıksız, samimi/içten. Silip atmalı sızlatan söylemlerimiz kalmamalı…
Hani
yer eden acıtan sözler vardır, işte kelamın gücü ve etkisi burada boy
göstermeli, acıtan buzlaşan gönülleri çözmeli /tatlı bir serinlik
vermeli yüreklere.
Sözler! Kimi zaman ilaç olan/cana can katan,
gönülleri birbirine bağlayan bir sihirdir, öyle etkili ve güçlüdür ki;
sarsılmaz, yıkılmazsın hiçbir darbede.
Candan canana gelen her bir söze dersin ki; bilmukabele.
Her söylemimizin lâfa değil de söze dönüşmesi dileklerimle!
Zehra Asuman
zasuman@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder