Kitabın Adı: Baltacı Mehmet Paşa Ve Katerina
Kitabın Yazarı: Murat Sertoğlu
Yayınevi: Bilge Karınca Yayınları
Basım Yılı:2001
1)KİTABIN KONUSU:
Dillere
derstan olmuş Baltacı Mehmet Paşa ve Çariçe Katerina’nın aşklarının iç
yüzünü ve akıllara durgunluk veren entrikaları, kurnazlık ve
güzelliğiyle birleştirerek, bir döneme imzasının atan Çariçe Katerina
olağanüstü maceralarını anlatıyor.
2)ESERİN ÖZETİ :
Fakir bir
çamaşırcı ve kötü yola düşmüş bir kadının kızı olan Katerina, Papaz
Gluk’un evinde çamaşırcılığa başlar. Gluk belli bir süre sonra
Katerinayla ilişkiye girer. Bu sırada Rusya ile İsviçre savaşa
hazırlanmak üzereydiler. İsviçreliler Katerina’nın bulunduğu şehre
gelmişlerdi. Katerina burada bir isviçre askerine hayran olur sonunda
aşk doğar. Bu arada Katerina askeril papazı idare etmektedir. Papaz
bundan şüphelenir ve sonunda evinde Katerina’yla askeri basar ve orada
askeri öldürür ve evini yakar. Korktuğu için Katerina’yla Rusya tarafına
sığınmaya karar verir. Rusya tarafına geçerlerken sınırda yüzbaşının
birisi Katerina’ya el koyar papazıda Moskova’ya gönderir. Kısa sürede
Katerina ile yaşadığı aşk ortaya çıkınca Genaral Menkişof emanetine
alır. Katerina ile genaral gönül eğlendirir. Genaral savaşı kazanmış
olarak yurduna dönerken Katerina’yıda götürür. Fakat karısından korktuğu
için Katerina’yı en yakın arkadaşı ve hatta çarın en yakın dostu olan
Genaral Şermiyetif’e verir. O günden sonra Katerina’nın şansı açılır.
Başlarda ilgi çekmeyen kız bir anda herkesin gözdesi olur ve Çarın
metresliğine ardındanda Rusya’ya çariçe olur.
Bâzılarının "Deli"
ve bâzılarının "Büyük" dedikleri Rusya imparatoru Birinci Petro, Moskof
sürülerini vahşetten kurtararak memleketinde geniş ıslahat yaptıktan
sonra, Osmanlı imparatorlarının payitahtı olan İstanbul şehrine göz
dikmişti.
Bu arzusunu tatmin için de yeniden teşkil ve en modern
silâhlarla teçiz ettiği ordu gibi, mükemmel bir vasıtaya malikti.
Petro, bu ordunun başına geçerek, Tuna sahillerine doğru iniyordu. Bir
taraftan, bu yepyeni ve genç ordunun kendisine büyük bir zafer
kazandıracağına kanaat getirmekle beraber, diğer taraftan da
Balkanlardaki hristiyanlara güveniyor,bilhassa, şimdiki Romanya
topraklarında kendisini karşılamak için on bin askerle, depolar dolusu
erzak bulunuduğuna dair verilen teminata inanıyordu. Haris imperator,
güzide ordusunu bin an evvel zafere kavuşturmak için sabırzlanıyor,
maiyetinde bulunan yerli ve ecnebi birçok tecrübeli generallerin:
___
Aman, haşmetmeap.. Pek acele etmiyelim Türklerin ve Tatarların
birleşmiş kuvvetlerini lâyıkiyle keşfetmeden (ki 200.000 kişi)
ilerlemeyelim. Sonra, İsveç Kralı XII Şarlı'ın mâruz kaldığı felâkete
uğrarız, diye verdikleri nasihatlere kulak asmıyordu.
Osmanlı ordusu,
Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa'nın komutasında bulunuyordu ve kendisine
iltihak eden Kırım süvarileri de dahil olduğu halde ordusunun mevcudu,
Rusların üç mislini tecavüz ediyordu. Fakat, Petro, Osmanlı ordusunun bu
çokluğuna emniyet vermiyor, sadece kendi askerlerinin talim ve
terbiyesine ve silâhların mükemmeliyetine güveniyordu.Petro, bu
güveninde haksız değildi. Çünkü, iki ordu karşılaştığı zaman, Rus ordusu
birkaç muvaffakıyet elde etmiş ve Obmanlı ordusuna bir miktar zaiyat
verdirmişti. Fakat, Baltacı Mehmet Paşa'nın basit askerî liyakatı,
Petro'nun senelerce ve senelerce tahammül edilmez fedakârlıklara
katlanarak elde ettiği modern askerlik malûmatına galebe etmiş, Rus
ordusu Osmanlı ordusunun büyük bir maharetle kurduğu çember içinde
mahsur kalmıştı.
Petro, pek fena halde şaşalamış, etrafındaki
çemberi paralayıp çıkmak için muhtelif yerlerden huruç hareketine
kalkmıştı. Fakat, esareti kabul etmekten başka bir çera kalmadığını
görmüştü. Bu vaziyet, Petro'yu çıldırtmış, hakikaten deli etmişti. Sara
nöbetlerine tutularak çadırındaki yatağa serildi... Zevcesi Katerina,
onun başucundan ayrılmışordu. Bir taraftan onun tedavisi ile uğraşırken
diğer taraftan da:
__ Petri... Sakin ol, üzülme. Seni bütün çarların
fevkine çıkaran Cenabı Hak hiç şüphesiz ki, bu bâdireden de
kurtaracaktır. Diye, teselliye çalışıyordu. Petro, son bir ümide
kapılarak her şeyi göze aldı. Ordusunun bütün eşyasını yaktırdı, son bir
büngü hücumiyle muharasa çemberini yarıp çıkmayı kararlaştırmıştı. Eğer
yakasını Türklerin elinden kurtarabilirse tekrar hürriyet ve
istiklâline kavuşacaktı. Bu huruç hareketi, tamamiyle hazırlanmıştı.
Lâkin Katerina ile Petronun has müşaviri Şafiroff'un muvaffakiyet
ümitleri pek azdı. Bunlar başbaşa vermişler, kendilerince bir plân
hazırlamışlardı.
Bu plân gayet basitti. Katerina'nın bizzat
Baltacı Mehmet Paşa'yı ziyarete giderek, onunla pazarlığa girişmesinden
ibaretti. Nitekim Katerina, bu plânı zevci Petro'ya arzettiği zaman o
büyük bir sevinçle zevcesinin ellerine sarılmış:
__ Katerina... Sen,
hakikaten çok kıymetli bir kadınsın. Ordununu çelik süngüleriyle
halledemediği bir işi, kadınlık sihrinle halledeceksin. Diye bağırmıştı.
Karar, o gece tatbik edildi. Gece yarısına doğru, Katerina sırtına bir
asker kaputu giydi, kaputun kukuletesini de başına geçirdi. İçi en
kıymetli elmaslarla dolu bir çantayı, imparatorun has müşaviri
Şafirof'un eline verdi. Önlerinde fener çekenh bir tercüman olduğu
halde, Rus kıtalarının arasından geçti. Gecenin zifiri karanlıkları
içinden Baltacı ordusunun ileri karakollurı önüne geldi. Bir fenerle üç
karaltının geldiğini gören Türk ileri karakol nöbetçisi:
- Kimdir o? diye seslendi.
Katerina'nın tercümanı bu saule:
-
Zabitinizi çağırın. Kendisine mühim söyleyeceklerimiz var. Diye cevap
verdi. İleri karakol zabiti koşa koşa geldi. bu defa tercüman ona
yaklaşarak:
- Haşmetlu imparatorumuz hazretleri, kendisinin en
yakından bir zatı tebdili kıyafetle kumandanınıza gönderdi. Çok acele
görüşmeleri lazım geliyor. lakin bu konuşma, pek mahrem ceyeran
edecektir, dedi. Türk zabiti, koşa koşa Baltacı'nın çadırına gitti. Ordu
kumandanını uyandırarak meseleyi nakletti. Baltacı, hiç beklemediği bu
ziyarete hiçbir mana veremedi. Çünkü, eğer Petro teslim olmayı teklif
için haber göndermiş olsa, bu haberi getirecek olan heyetin gündüz
gelmesi lazım gelirdi. Buna binaen Baltacı, uzun bir düşünce geçirdi,
sonra:
- Deli kafirin adamını getiriniz. Diye emir verdi.
Katerina,
Şefirof'un elindeki çantayı geniş kaputunun altına aldı, Türk zabitini
takip ettiler. Osmanlı kıtalarınını çadırları arasından sessiz sedasız
geçtiler ve Baltacı'nın çadırına girdiler. Katerina çadıra girerken
kaputu ve başlığı atmıştı. baltacı bu muhteşem kadının imparatoriçe
olduğunu hemen alnadı ve hayretler içinde kaldı. Katerina'nın yalnız
kalmak istediğini anlatan bir işaret üzerine Baltacı'nın verdiği emirle
çadır boşaldı. Baltacı henüz kendini toparlayabilmişti ki, kraliçe
elindeki çantayı yere attı. Baltacı'nın hayreti de artacaktı, çünkü,
Katerina kendisine yaklaşarak, gündüz tercümanından öğrendiği cümleyi
mırıldandı:
- Getridiğim elmaslarla ben seninim...Baltacı fena halde
şaşalmıştı. Bir müddet cevap verecek söz bulamadı. Sonra bizzat çadırın
kapısına kadar giderek, meşin perdeyi eliyle kapadı. Katerina, bir saat
kadar sonra, gene asker kaputu içinde harb hatlarından geçti gitti ve
kocası imparatorun çadırına girdi. Petro, büyük bir heyecan içinde
zevcesini beklemekte idi. Onu görür görmez: Ne haber?.. Dedi. Büyük bir
sevinç içinde kocasının boynuna sarılan Katerina, neşeli bir sesle:
-Kurtuldun Petri... Yarın, Şafirof'u, müzakere için paşaya göndereceğiz. Diye cevap verdi.
Ertesi
gün Şafirof imparator tarafından Baltacıyla müracaat ederek sulh teklif
etti. Baltacı da, Katerina'nın o gece ziyaretinin hatırı için teklifi
kabul ederek muhasara hattını geri çekti.
Baltacı ordusunda
bulunan ve Prut habrinini başından sonuna kadar cereyan eden hadiselere
şahit olan Kırımlı Hacı Abdülgaffar isminde bir zat, "umdetut- tevarih"
adında, Kırım hanlarına mahsus bir tarih yazmıştır ki, bu tarihin devlet
girayhan faslında bu harp hakkında da mufassal malümat vardır. harbin
bu canlı şahidi taragfından yazılmış olan bu tarihte, Katerina ile
Baltacı arasında geçtiği iddia olunan macera hakkında, ima ile olsun,
bir tek cümle mevcut değildir. Bu zatın rivayetine nazaran, Moskoflar
beyaz bayrak çekiyorlar. "- Aman...Elaman..." diye feryada başlıyorlar.
Yani, teslim olacakları için "Aman" istiyorlar... Baltacı bu vaziyeti
görür görmez: "- Eylem başı kılıç kesmez, meşru değildir." diyor ve
muhassara hattındaki kuvvetleri geri çekiyor. Aynı zamanda düşmanın
tesilm olamak istediğini Kırım Hanı Devlet Giray'a bildiriyor. " -
Düşman ile, tekmil üzere barışalım." diye haber gönderiyor. Fakat, Han,
Baltacı'nın bu teklifini kabul etmiyor:
"- Moskof ordusu
tamamiyle elimizdedir, onu imha edelim ve sonra Moskof diyarına
yürüyelim, bur daha bu fırsat elimize geçmez." diye itiraz ediyor.
Fakat, Baltacı bu itiraza karşı : "- Eğer harbe devam edersek, düşmanı
meyus ederiz ve o yeis halile can aşkına yitirerek Allah muhafaza etsin,
başka türlü ahvalin zuhuruna sebebiyet veririz... Düşmanın teklifi
büyük bir nimettir. Hemen sulhe mübaşeret edelim. Diyorsada Kırım hanı
itiraza devam ediyor. Baltacı hiddetleniyor ve Kırım hanına : "-
Cevabınız Tatar umurunu bilirsiniz. Devleti Aliyye'nin umuru ise bana
tevdih edilmiştir. diye haber görderdikten sonra Petro'nun yolladığı
elçilerle müzakereye girişiyor. müzakerenini birinci maddesi şu: Osmanlı
Ordusu'nun harp masrüafını tazminat olmak üzere "hazineyi amireyi ve
fire" vermek... Petro, gerek bu maddeyi ve gerek diğer maddeleri kamilen
kabul ediyor, Katerina'nın bütün mücevherleri de dahil olmak üzere
ordusunda bulunan ne kadar para varsa veriyor, bir müddet evvel zapt
ettiği Azak kalesini de iade ediyor. Osmanlı hududunda yaptırdığı
kaleleri yıktırmaya da rıza gösteriyor ve diğer maddeleri de kamilen
kabul ederek Prut Muahedenamesini imzalıyor. ( meskur muahede Falksen
muahedesi ismi altında biliniyor ve 1711 tarihinde yapılıyor ) Ancak bu
sayede , Baltacının elinden yakasını kurtararak çıkıp gidiyor. Artık,
Türklerle harbe de cesaret edemiyor.
Katerina Rusya’yaya döndükten sonra başka bir sevgili buluyor ve hayatını Çar Pedro aldatarak geçiriyor.
3) KİTABIN ANAFİKRİ:
Bu
kitap bir genç kızın en alt seviyeden nerelere geldiğini gösteriyor.
Akıllı olanların bu dünyada daha iyi ve güzel yaşadığını görüyoruz.
4)KİTAPTAKİ ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
KATERİNA:
Kitabın baş kahramanı. Akıllılğı ve güzelliğiyle gönülleri feth eden birisi. Herkesi parmağının ucunda döndüren biri.
ÇAR PEDRO:
Deli ve açık görüşlü hiç bir şeyden utanmayan bir insan .
BALTACI MEHMET PAŞA:
Cengaver fakat yufka yürekli kadınlara karşı saygılı ve verdiği sözleri tutan birisi.
5)KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Kitap
her Türk gencinin okumasaı gerekne bir kitap. Sürükleyici aynı zamanda
hoş bir kitap.Çariçenin olağanüstü maceralarını gördüğüm ve çok zevk
aldığım bir kitaptır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder