06 Ocak 2013

Bir Düğün Gecesi (Adalet Ağaoğlu)

Kitabın Adı    Bir Düğün Gecesi
Kitabın Yazarı    Adalet Ağaoğlu
Yayın Evi Ve Adresi    Ülkem Yayınevi
Basım Yılı    1976

1.KİTABIN KONUSU: 12 Mart olayı

2.KİTABIN ÖZETİ:Ali Usta yalnız değildir. Ve insan değişebilir. Kişilere, olaylara topluma yöneltilen eleştirilerin büyük çoğunluğu,’nihilist’,’anarşist’,’her tür inançtan kirişi kırmış’ Tezel’ den geliyor , hani bir duvara slogan yazmaya kalkışsa nerdeyse ‘tek yol,alkol!’ yazacağına bizi inandırdığı Tezel’den; profesör Ömer’den ya da Ali Usta’dan değil. Tezel ne anlayışlı, ne de dengeli olmak zorunda diye düşünür Ömer .Tezel’se benim anarşizmim de öyle yarım yırtık, öyle geri kalmış diyor. Ömer durmadan kendisiyle hesaplaşmakta. Bir yerde kendini ekonomiden,bilimden boşalttın bile diyor kendi kendine Ali Usta ise ancak genel doğrular söyleyebilir; sözgelimi öğrenci hareketleri için Tuncer’e dedikleri: Sizlersiz olmaz , ama yalnız sizinlede hiçbir bok olmaz. Sözgelimi  ressam Tezel’in  Boğaz Köprüsü’nde geçerken burda Boğaz’a, Kızkulesi önlerine salkımsaçak düşen ışıklar bir yudumluk içkiye ne güzel meze olur! Ama Tezel’in içine biraz tereyağı karışmış bal rengi gözlerinde söyledikleriyle uyumlu başıboş bir ışıltı’da yok değil  üstelik. Fıtnat  Hanım’a, Aysel’i düşünürken, kendi sıkıntılarını bile getirdiğini görmedim. Taşralı avukat,sonra arsa spekülatörü,sonra inşaatçı,sonra bilmem ne motorlarının Türkiye temsilcisi ve o motorları orduya satmakta hünerli.

Babası bir şarıkıcı kadına tutulup anasını bıraktığı, Adanalı fabrikatör oğlu da kendisini değil başka bir kızı sevdiği için ‘hızlı devrimci’ kesilen Zehra;anasının babasının parasıyla profesyonel devrimcilik yapmaya kalkışan,bu arabayı keyif için tutmuyorum  altımda. Bir gün...bir gün...deyip duran kendisine ‘abi’ diyen,elindeki paket sigaracığıyla hapishanede ziyaretine gelen gececik bir öğrenciye ‘Ulan beni sen ele verdin değilmi?’ diyebilen Oktay; onlar için her gün taa nerelerden kalkıp nerelere taşınanlara, onlara temiz çamaşırlar getirip kirlilerini götürenlere,kendileri yemeyip, çoluklarına çocuklarına da yedirmeyip bumlara tepsi tepsi baklava, börek taşıyanlara,ordan burdan borç alıp,yani iane toplayıp azlığından da utana sıkıla paraları verenlere bir afra, bir tafra: Biz içerdeyiz,siz niye dışardasınız?havası atanlar...

Tuncer ,bir marangozun oğlu. Son sınıfın, derslerinde çok tembel, eylemlerinde çok çalışkan bir öğrencisiyim. O son sınıfa gelebilmem için marangoz babam günde kaç dolap kapağı fazladan biçmiştir! Öğrenci hareketinin  önde gelenlerinden. 23 yaşında kendini devrime adamış biriydim. Devrimci genç imajında sevdaya, aşka yer yoktur ama Yıldız’ı (Milletvekili Remzi Tarakçı’nın kızı ) tanıyınca fark eder bir elin sıcaklığından ne denli yoksun olduğunu: Demek hep yalnızmışım ! Beni seven ,benimde yürekten sevdiğim onca arkadaşımın arasında yapayalnızmışım da haberim yokmuş...Prof.Ömer’e ‘dudak büken’,derslerde Ömer’in karşısına geçip ‘Ooo, maşallah hocam, bakıyoruz Küba’nın  ekonomisini de eleştiriyorsunuz artık. Sonra da sosyalist geçiniyorsunuz’’ diyen,Ömer ders verirken ‘in aşağı !’ diye bağıranlara öncülük eden Tuncer , zengin kızı Yıldız’la evlenir, Lozan’a atar kapağı doktora yapmak için.

Düğün gecesinde karşılaştığı hocası Ömer’e suçluluk duygusu içinde, ‘Yıldız’la çok sevdik birbirimizi... çok da seviyoruz hocam...’ demek zorunluluğunu  duyan, ‘burda yapılacak ne kaldı ki’lere sığınmaya çabalayan, ama kendi kendisiyle kaldığı zaman ‘Ben Yıldız’ı mı seviyorum, Yıldız’la birlik kendimi İsviçre’de,doktorasını yapan biri olarak buluverişimi mi?’diye sormadan edemeyen, küçük oğlan kardeşinin kendisinden iğrendiğini bilen, Remzi Tarakçı’nın Çankaya’nın tepesindeki evine girip çıkarken bir zamanlar küçümsediği polis Ahmet’e görünmekten ürken, ‘Ali Usta’nın dükkanından içeri nasıl gireceğim?’ diye kaygılanan Tuncer...Tuncer, sadece ‘Tuncer’ mi? Bir bakın çevrenize: Tuncer,sadece ‘Tuncer’ mi?

‘İntihar etmeyeceksek içelim bari!’ Daha düdüğün ta başında böyle söylemişti. İçimde yakaladığım yepyeni bir şey.Bu, o bungun düğünden de, Aysel’in götürülüşünden de, Ayşen’den de, evime dönmeyişimden de, dahası o tek kurşundan da öne geçiyor. Herşeyi kavrayıp içine alıyor: Tezel bile yaşamak istiyor!’ Ömer ‘in değerlendirmesi,bu.

Tezel ‘Yirmi beşlerinde, çiçeği burnunda, elinden en iyi gelenle insanlığını ve ülkesini mek parmak yüceltmeye çalışırken sınırdışı edilmiş, yersiz yurtsuz bir vatandaş –ne vatandaşı canım- sınırdışı edilmiş bir hiç olarak duydum kendimi.’

Kimi zaman da, Ömer’in halkının adresini bilmediğini ileri sürmesi gibi, sadece hırçınlık olarak kalıyor. Ama yaşayan, yapay yanları olmayan –hatta sevimli- biri Tezel. Adalet Ağaoğlu’nun olumlu kişisi Ali Usta’dan daha gerçek, daha inandırıcı.   

3.KİTABIN ANA FİKRİ: birdüğün insanın şeytan olmadığı çevredekilerin  şeytangibi davrandığı felsefesini savunmaktadır

4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:Tezel,Ömer,Tuncer,İlhan,Dereli,Ayşen,Ali Usta...kişiler arasında özelle genel arasında belirgin bir ayrım yapılmıştır.Böylece gerçekçi bir roman ortaya çıkmıştır.
5.KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER: Sevgisizliklerin,yıkılışların,kuşkuların,kaçışların kendinden hoşnutsuzlukların romanıdır. Toplumsal çözülüşün ağır bastığı bir dönemde,umarsız ve yalnız bireylerin  umarsız ve yalnız bireylere bel bağlama çabalamaların romanı; nicedir bekleyen bir eleştiricinin romanı; yer yer Sartrenin  ‘Cehennem başkalarıdır.’ Sözünü anımsatan bir roman. Ama bu kadar değil . karanfilleri,gülleri,glayölleri aşarak Anadolu Kulübüne girebilen sarı kır çiçeklerinin de romanı.

6.KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ: Adalet Ağaoğlu’nun yazıları sürükleyici ve akıcıdır. Yazar edebiyat hayatı boyunca sabit kalmamışher konuda çeşitli  romanlar yazmıştır. Adalet  Ağaoğlu’nu edebiyatımızda bir dönüm noktası olarak ifade etmek mümkündür.

1 yorum:

  1. Başucu kitabımdır. Huxley'in "Ses sese karşı " adlı romanıyla benzerlikleri olduğu söylense de her ikisini de okuyan biri olarak bu romanın başyapıt olduğunu söyleyebilirim!

    YanıtlaSil