Kitabın Adı Bir Düğün Gecesi
Kitabın Yazarı Adalet Ağaoğlu
Yayın Evi Ve Adresi Ülkem Yayınevi
Basım Yılı 1976
1.KİTABIN KONUSU: 12 Mart olayı
2.KİTABIN
ÖZETİ:Ali Usta yalnız değildir. Ve insan değişebilir. Kişilere,
olaylara topluma yöneltilen eleştirilerin büyük
çoğunluğu,’nihilist’,’anarşist’,’her tür inançtan kirişi kırmış’ Tezel’
den geliyor , hani bir duvara slogan yazmaya kalkışsa nerdeyse ‘tek
yol,alkol!’ yazacağına bizi inandırdığı Tezel’den; profesör Ömer’den ya
da Ali Usta’dan değil. Tezel ne anlayışlı, ne de dengeli olmak zorunda
diye düşünür Ömer .Tezel’se benim anarşizmim de öyle yarım yırtık, öyle
geri kalmış diyor. Ömer durmadan kendisiyle hesaplaşmakta. Bir yerde
kendini ekonomiden,bilimden boşalttın bile diyor kendi kendine Ali Usta
ise ancak genel doğrular söyleyebilir; sözgelimi öğrenci hareketleri
için Tuncer’e dedikleri: Sizlersiz olmaz , ama yalnız sizinlede hiçbir
bok olmaz. Sözgelimi ressam Tezel’in Boğaz Köprüsü’nde geçerken burda
Boğaz’a, Kızkulesi önlerine salkımsaçak düşen ışıklar bir yudumluk
içkiye ne güzel meze olur! Ama Tezel’in içine biraz tereyağı karışmış
bal rengi gözlerinde söyledikleriyle uyumlu başıboş bir ışıltı’da yok
değil üstelik. Fıtnat Hanım’a, Aysel’i düşünürken, kendi sıkıntılarını
bile getirdiğini görmedim. Taşralı avukat,sonra arsa spekülatörü,sonra
inşaatçı,sonra bilmem ne motorlarının Türkiye temsilcisi ve o motorları
orduya satmakta hünerli.
Babası bir şarıkıcı kadına tutulup
anasını bıraktığı, Adanalı fabrikatör oğlu da kendisini değil başka bir
kızı sevdiği için ‘hızlı devrimci’ kesilen Zehra;anasının babasının
parasıyla profesyonel devrimcilik yapmaya kalkışan,bu arabayı keyif için
tutmuyorum altımda. Bir gün...bir gün...deyip duran kendisine ‘abi’
diyen,elindeki paket sigaracığıyla hapishanede ziyaretine gelen gececik
bir öğrenciye ‘Ulan beni sen ele verdin değilmi?’ diyebilen Oktay; onlar
için her gün taa nerelerden kalkıp nerelere taşınanlara, onlara temiz
çamaşırlar getirip kirlilerini götürenlere,kendileri yemeyip,
çoluklarına çocuklarına da yedirmeyip bumlara tepsi tepsi baklava, börek
taşıyanlara,ordan burdan borç alıp,yani iane toplayıp azlığından da
utana sıkıla paraları verenlere bir afra, bir tafra: Biz içerdeyiz,siz
niye dışardasınız?havası atanlar...
Tuncer ,bir marangozun oğlu.
Son sınıfın, derslerinde çok tembel, eylemlerinde çok çalışkan bir
öğrencisiyim. O son sınıfa gelebilmem için marangoz babam günde kaç
dolap kapağı fazladan biçmiştir! Öğrenci hareketinin önde
gelenlerinden. 23 yaşında kendini devrime adamış biriydim. Devrimci genç
imajında sevdaya, aşka yer yoktur ama Yıldız’ı (Milletvekili Remzi
Tarakçı’nın kızı ) tanıyınca fark eder bir elin sıcaklığından ne denli
yoksun olduğunu: Demek hep yalnızmışım ! Beni seven ,benimde yürekten
sevdiğim onca arkadaşımın arasında yapayalnızmışım da haberim
yokmuş...Prof.Ömer’e ‘dudak büken’,derslerde Ömer’in karşısına geçip
‘Ooo, maşallah hocam, bakıyoruz Küba’nın ekonomisini de
eleştiriyorsunuz artık. Sonra da sosyalist geçiniyorsunuz’’ diyen,Ömer
ders verirken ‘in aşağı !’ diye bağıranlara öncülük eden Tuncer , zengin
kızı Yıldız’la evlenir, Lozan’a atar kapağı doktora yapmak için.
Düğün
gecesinde karşılaştığı hocası Ömer’e suçluluk duygusu içinde,
‘Yıldız’la çok sevdik birbirimizi... çok da seviyoruz hocam...’ demek
zorunluluğunu duyan, ‘burda yapılacak ne kaldı ki’lere sığınmaya
çabalayan, ama kendi kendisiyle kaldığı zaman ‘Ben Yıldız’ı mı
seviyorum, Yıldız’la birlik kendimi İsviçre’de,doktorasını yapan biri
olarak buluverişimi mi?’diye sormadan edemeyen, küçük oğlan kardeşinin
kendisinden iğrendiğini bilen, Remzi Tarakçı’nın Çankaya’nın tepesindeki
evine girip çıkarken bir zamanlar küçümsediği polis Ahmet’e görünmekten
ürken, ‘Ali Usta’nın dükkanından içeri nasıl gireceğim?’ diye
kaygılanan Tuncer...Tuncer, sadece ‘Tuncer’ mi? Bir bakın çevrenize:
Tuncer,sadece ‘Tuncer’ mi?
‘İntihar etmeyeceksek içelim bari!’
Daha düdüğün ta başında böyle söylemişti. İçimde yakaladığım yepyeni bir
şey.Bu, o bungun düğünden de, Aysel’in götürülüşünden de, Ayşen’den de,
evime dönmeyişimden de, dahası o tek kurşundan da öne geçiyor. Herşeyi
kavrayıp içine alıyor: Tezel bile yaşamak istiyor!’ Ömer ‘in
değerlendirmesi,bu.
Tezel ‘Yirmi beşlerinde, çiçeği burnunda,
elinden en iyi gelenle insanlığını ve ülkesini mek parmak yüceltmeye
çalışırken sınırdışı edilmiş, yersiz yurtsuz bir vatandaş –ne vatandaşı
canım- sınırdışı edilmiş bir hiç olarak duydum kendimi.’
Kimi
zaman da, Ömer’in halkının adresini bilmediğini ileri sürmesi gibi,
sadece hırçınlık olarak kalıyor. Ama yaşayan, yapay yanları olmayan
–hatta sevimli- biri Tezel. Adalet Ağaoğlu’nun olumlu kişisi Ali
Usta’dan daha gerçek, daha inandırıcı.
3.KİTABIN ANA FİKRİ: birdüğün insanın şeytan olmadığı çevredekilerin şeytangibi davrandığı felsefesini savunmaktadır
4.KİTAPTAKİ
OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN
DEĞERLENDİRİLMESİ:Tezel,Ömer,Tuncer,İlhan,Dereli,Ayşen,Ali
Usta...kişiler arasında özelle genel arasında belirgin bir ayrım
yapılmıştır.Böylece gerçekçi bir roman ortaya çıkmıştır.
5.KİTAP
HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Sevgisizliklerin,yıkılışların,kuşkuların,kaçışların kendinden
hoşnutsuzlukların romanıdır. Toplumsal çözülüşün ağır bastığı bir
dönemde,umarsız ve yalnız bireylerin umarsız ve yalnız bireylere bel
bağlama çabalamaların romanı; nicedir bekleyen bir eleştiricinin romanı;
yer yer Sartrenin ‘Cehennem başkalarıdır.’ Sözünü anımsatan bir roman.
Ama bu kadar değil . karanfilleri,gülleri,glayölleri aşarak Anadolu
Kulübüne girebilen sarı kır çiçeklerinin de romanı.
6.KİTABIN
YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ: Adalet Ağaoğlu’nun yazıları sürükleyici ve
akıcıdır. Yazar edebiyat hayatı boyunca sabit kalmamışher konuda
çeşitli romanlar yazmıştır. Adalet Ağaoğlu’nu edebiyatımızda bir dönüm
noktası olarak ifade etmek mümkündür.
Başucu kitabımdır. Huxley'in "Ses sese karşı " adlı romanıyla benzerlikleri olduğu söylense de her ikisini de okuyan biri olarak bu romanın başyapıt olduğunu söyleyebilirim!
YanıtlaSil