12 Şubat 2013

Depresyon

Depresyon Nedir?
Depresyon çok önemli bir toplum sağlığı sorunudur. Toplum içinde son derece yaygın, çok az tanınan ve üzerinde çok fazla efsanenin döndüğü, yanlış bilgilerin çok yaygın olduğu, çok kritik bir konu. Depresyon, çökkün duygu hali demek. Kelime anlamı itibari ile ancak bir rahatsızlık hem biyolojik hem sosyal hem de kişinin kişisel özelliklerini ilgilendiren çok etmenli bir tablodur.

Depresyon bir duygu hali çökkünlüğü en temel belirtisi olan tablodur. Duygu hali çökkünlüğü nedir? Zevk alamama, isteksizlik, bütün depresyon türlerinde olması gereken temel bizim aradığımız kritik belirtidir. Ama aynı zamanda depresyon bir duygu halinin görüntüsünden başka bir düşünce yapısını ilgilendiren, bedensel, biyolojik tabloları değiştiren ve davranışlar üzerinde etkisi olan bir rahatsızlık.

Depresyona en çok eşlik eden bir diğer duygu şekli de bunaltıdır, iç sıkıntısıdır. Depresyonun diğer hayatın içindeki moral çökkünlükleri sıkıntılı tablolardan ayrılması gerçekten çok önemli. Çünkü doğal hayatın içinde bir insanın birkaç gün, bir süre hayattan keyif alamaması, sıkıntılı ve isteksiz olması yaşamın bir özelliğidir. Bu her zaman bir rahatsızlık gibi görülmemelidir. Depresyonun bu diğer çökkünlüklerden ayrılmasındaki birkaç kritik özelliği var. Bunun bir tanesi süresidir. Depresyon veya depresif duygu hali en az iki hafta ve daha fazla sürmesi beklenilen bir durumdur. Ayrıca depresyonun diğer çökkünlük ve moral bozukluklarından farkı işlevsel anlamda o insanın mesleki, sosyal, insan ilişkileri anlamında bu tablodan ötürü belirgin düzeyde zarar görmesi onun rahatsızlık tanısı konması için önemlidir.


Depresyon hangi yöntemlerle tedavi edilebilir?

Depresyon sonuçta bir rahatsızlık.Hem sosyal hem tıbbi hem de bireyin kişilik özelliklerini ilgilendiren çok etmenli bir tablo. Ama sonuçta düzelmesi mutlaka gerekli bir tablo. Kendi haline bırakılması her zaman tercih edilen bir durum değil. Çünkü çok ciddi kayıplara yol açabiliyor. Depresyonun kabaca yani genel anlamda iki tür tedavisi var. Bir psikoterapi dediğimiz bireysel yada grup düzeyinde konuşmayla ve tedavi ilişkisi oluşturmayla, psikoterapi ilişkisi oluşturmayla yapılan tedaviler var. Bir de biyolojik tedaviler var. Biyolojik tedavilerden kastımız ilaç tedavileri. Ve bazı çok zorlu ve acil durumlarda, önemli durumlarda kullanılan elektroşok tedavileri var.

Sonuçta depresyon tedavi edilmediği taktirde çok ciddi sosyal, mesleki ve işlevsel kayıplara yol açtığı için o birey adına da daha sonra geri dönüşü çok zor tablolara da sebep olabilir.


Depresyon tedavisi ne kadar sürer?

Depresyon tedavisi hem psikoterapilerle var hem ilaç tedavileriyle de mümkün. İlaç tedavileriyle başlarsak, ilaç tedavileriyle tedavi başladığı zaman zaten bir yanıtın ortaya çıkması için kritik bir süre var, en az bir üç hafta, dört hafta iyileşme için bir bekleme periyodu var. Depresyon düzelse bile tamamen herşey normalleşse bile burası çok önemli, eğer başka karıştırıcı şartlar yoksa, zorlayıcı şartlar yoksa, en az 6 ay kadar ilaç tedavisinin sürdürülmesi nüksenin önlenmesi için çok önemli. Yani tekrar o tabloya girmemek için, kalıcı bir iyileşmeyi sağlayabilmek için mutlaka belli bir sürede o da 6 ay ama tekrarlayıcı tablolar varsa uzun bir depresyon öyküsü yada aile öyküsü çok yoğunsa bazen bu iki yıla kadar, üç yıla kadar ilaç tedavisi sürdürülebilir.

Psikoterapilere gelince, psikoterapiler çok geniş bir kavram. Depresyonda etkinliği kanıtlanmış psikoterapi yöntemleri mevcut. Bunlar biraz kent insanının hızlı aklan hayatında onlara çabuk yanıt olabilecek, bizim bilişsel davranışçı terapiler dediğimiz düşünce alışkanlıkları ve duygular üzerinde yönetim ve eğitim becerisi kazandırmaya dönük psikoterapiler var. Bunlar terapistle başvuran hasta arasındaki ilişkiye göre ayarlanır. Eğer bu anlamda depresyon açısından incelenmesi gereken çok özel tabloları varsa onlara dönük olarak çok uzun süre psikoterapi de gerekli olabilir.


Depresyon tedavisinde ne tür ilaçlar kullanılır?

Depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlar son 15-20 yılda çok büyük gelişme gösterdi. Ve bu insanların çalışmasına, hayatını sürdürmesine mani olmayacak, onların hayatın içinde iyi işlev göstermelerine imkan sağlayacak ilaçlar da gelişti. Depresyon tedavisinde kullandığımız ilaçlar kabaca iki grupda. Trisitik dediğimiz antidepresanlar var. Bunlar biraz daha eski ilaçlar ama etkinliği çok kuvvetli. Bir de yeni kuşak antidepresan ilaçlarımız var. Prozakla başlayan ve ondan sonra buna benzer yeni moleküllerin geliştirildiği bir grup ilaç var.

Bu ilaçların kullanılması, seçerken bireyin yakınmalarına, onun biyolojik tablosuna, öyküsüne ve birçok faktöre bağlı olarak bir seçim yapılması gereği var. Bu ilaçların kulaktan dolma bilgilerle, işte arkadaşıma iyi geldi bana da iyi gelir mi gibi kullanımı çok kolay mutluluk hapı gibi çok yaygın üzerinde çok psekülasyon olan konudur spikiatrideki antidepresan ilaçlar. Ama bunlar mutlaka bir doktor denetimiyle seçilmesi lazım. Bu ilaçların kullanımı esnasında insanın yaşı, başka bir tıbbi hastalığının olup olmadığı ve risk faktörlerinin hepsinin çok iyi, birlikte değerlendirilmesi gereği var.


Depresyonu tetikleyen hastalıklar nelerdir?

Depresyon sonuçta bir tıbbi tablo. Psikolojik bir görüntüyle, ilişkilerle, hayatla çok bağlantılı olmakla beraber sonuçta bir beyin biyokimyasını ilgilendiren, biyolojik bir ayağı olan da bir tablodur. Bu yüzden bazı kronik tıbbi rahatsızlıklar, özellikle merkezi sinir sistemini ilgilendiren birçok rahatsızlık orta ve uzun dönemde depresyon tablosuna yol açabilir. Bunun için de birçok biyokimyasal endokrin sistemi ilgilendien ayrıca multisistem dediğimiz vücudun birçok bölgesini tutan kronik hastalıklar iki boyutta depresyona sebep olabilir.

Bir tanesi bizzat kendisi beyin kimyasını bozabilir. Örnek olarak söyleyelim, mesela B12 vitamini eksikliği gibi ya da tiroit hastalıkları gibi birçok tablo, bunlar beyindeki kimyasal bozukluğa sebep olmasıyla depresyon tablosunu başlatabildiği gibi bir de kronik ve zorlu hastalıklar insan yaşamında çok ciddi işlev bozukluğu yarattığı için sosyal ve psikolojik olarak da o birey üzerinde bir rahatsızlık tablosununü depesyonun gelişmesine yol açabilir. Bu konu çok önemli bir konudur. Çünkü altta yatan tıbbi bir hastalık eğer depresyona zemin hazırlıyorsa mesela en çok gördüğümüz hormon hastalıkları, endokrin hastalıkları gibi, tiroid hastalıkları gibi metobolizmayı ilgilendiren beyin kimyasına etkili olacak hastalıklar varsa bunların çok iyi tespit edilip altta yatan tablo olarak tedavi edilmesi depresyonun da düzelmesine imkan sağlayacaktır.


Depresyon mutlaka tedavi edilmeli mi?

Çağımızda rollerimiz çok yoğun. Bizden beklentiler çok fazla. Kent hayatı yaşıyoruz ve bu yaşamın içerisinde bizden bazı roller ve işlevler bekleniyor. Onun için depresyonun tedavi edilmesi orta ve uzun dönemde kayıpların önlenmesi açısından çok önemli. Ayrıca depresyona geniş bir açıdan bakmak lazım. Çok uç noktalara gittiği zaman melankolik depresyon dediğimiz tablolar ortaya çıktığı zaman intihar gibi çok istenmeyen çok kötü sonuçlarla da sonuçlanacak bir rahatsızlık olduğunu unutmamak lazım. DEpresyon mutlaka tedavi edilmeli sonuçta. Çünkü o bireyin depresyonu anlamasına engel değildir tedavi etmek. Niçin depresyona girdiği, hayatında öyle bir dönemde, öyle bir zamanda neden böyle bir duruma girdiğini anlaması çok değerli ama sonuçta depresyon içinde kaldığı zaman hem duygusal hem düşünce yapısı olarak hem biyolojik ve bedensel anlamda hem de davranış ve ilişkileri anlamında çok ciddi kayıplar ortaya çıkabilir.

Depresyon erken dönemlerde zor tanınıyor. Onun için de bu bir sıkıntı, üzüntü, bunaltı gibi devam edebiliyor ve bazen hafif depresyonlar hayatın içinde hiç tedaviye gelmeden çok uzun süre devam ettiği zaman da o kişinin ondan beklenilen başarılarını, işlevlerini yerine getirmesi mümkün olmuyor. Ve sonra da bir eşik altında bir hayatın yaşanmasına sebep olabilir.


Depresyon tedaviden sonra tekrarlayabilir mi?

Depresyon aslında bir kökeni olan, bir tek sebebi olan bir klinik tablo değil. Birbirine hiç benzemeyen, hem beyin kimyasını ilgilendiren, hem sosyal hayatı, insan ilişkilerini ilgilendiren çok etmenli bir tablo. Çok etmenli olduğu zaman da digiş ve sonlanım dediğimiz durumda ona göre çok değişken olabiliyor. Bazı insanlar ailesel anlamda depresyona çok yatkınlar. Genetik yükleri çok fazla. Bazı insanların rahatsızlıkları, beyin kimyalarından kaynaklanan depresyon durumları ön plana çıkıyor. Bazı insanların ise doğrudan hayatı ilgilendiren kayıplar, zorlanmalar ve engellenmelerle ortaya çıkan depresyon tabloları var.

Kişinin biyolojik yükü eğer fazlaysa yani diyelim ki genetik açıdan yüklüyse o insanda depresyonun nüksetme ihtimali de çok artıyor. O zaman çok uzun süre koruyucu tedavi dediğimiz hem ilaç tedaviside hem destekleyici psikoterapi tedavisini sürdürmesinde fayda var. Ama bazı depresif tablolar var ki onlar da hayatın içindeki kayıplarla ortaya çıkan reaktif depresyon dediğimiz, duruma bağlı ortaya çıkan depresyon şekli... Her ne olursa olsun ikisi de tedavi edilmeli. Ancak bu reaktif depresyon dediğimiz tabloların nüksetme ihtimali daha düşük. Çünkü onu zorlayıcı bir tablo varsa, mesela bir boşanma gibi bir ölüm gibi iflas gibi yada içinde yaşanılan topluma bağlı ortaya çıkan hazırlayıcı faktörler varsa ve bunlar da iyileşirse o insanın hayatında hiç depresyon tekrar etmeyebilir. Ama biyolojik bir eğilimi varsa arkada tabi o zaman çok daha dikkatli takip edilmesi lazım. Burada vurgulamak gereken önemli şey; mutlaka bir hekimin, bir doktorun bu konularda karar vermesi gerekir. Biz ruh sağlığı çalışanları olarak geniş bir ekibiz. Psikologlar, doktorlar... Ama işte bu tıbbi tedavilerin ve nasıl bir tedavi düzenleneceğinin belirlenmesi iyi bir psikiyatrik değerlendirmeyle bir doktor değerlendirmesiyle mümkündür.


Depresyon tedavisi gören kişi bunu işyerine bildirmeli mi?


Kişinin çalıştığı ortam, işverenin anlama biçimi, hastanın bu konuyu nasıl taşıyıp taşıyamayacağına bağlı birçok faktörü göz önünde bulundurarak birlikte karar verilmesi gereken bir durum. Sonuçta psikiatride çok önemli bir konu var, damgalanma dediğimiz... Yani bir rahatsızlıktan ötürü bir psikiatri uzmanına gidildiği vakit (çok az ve çok zor başvuruluyor zaten) birey bunu işyerine aktarıp aktarmama konusunu doktoruyla konuşmalı.

Eğer işyerindeki şartlar çok zorlayıcı ise ve bunu anlayabilecek bir işveren varsa tabiki o zaman bunu konuşmak ve doğru bilgiyle bunu karşı tarafa aktarmak çok rahatlatıcı olabilir. Ama bazı durumlar var ki bunun bilinmesi de o insan için taşınması çok daha zor bir durum ortaya çıkartabilir. Bunu dediğim gibi ordaki vakaya göre bireyin durumuna göre karar veriyoruz. Ama git gide depresyon tedavisi çok daha kabul edilebilir anlayışla karşılanabilir bir durum halini almaya başladı.

Dr. Ali Hilmi Yazıcı / Psikiyatri Uzmanı

3 yorum:

  1. Depresyonu biliyorumda nasıl geçeceğini bilmiyorum onuda yazarmısın?

    YanıtlaSil
  2. Bu konudaki yazı dizisi uzmanların dilinden devam edecek.

    YanıtlaSil
  3. ewet tarık kardeş bende o durumla başbaşayım

    YanıtlaSil