Polisiye romanı insanlar riske girmeden gerilim duygusunu yaşamak için okurlar. Yani insanın içerisinde bir heyecan vardır. Gerçek bir cinayetle yüzleşmek, gerçek bir cinayetin kurbanı olmak ya da gerçek bir cinayet işlemek çok riskli birşey. Ama bunu hiç riske girmeden bir romanda okumak eğlenceli birşeydir. Sadece korkarsınız belki biraz, onun dışında hiç birşey yok. Bu nedenle de polisiye romanlar Türkiye'de değil ama dünyada çok okunur ve insanların ilgisini çeker. Sadece bunu anlatan romanların, polisiye romanların, çok iyi romanlar olduğunu söyleyemeyeceğim ben. Bence iyi polisiye roman, tıpkı iyi roman gibi, normal roman gibi, insanı anlatan romandır.
Normal hayatta insanların, hepimizin, yüüznde maskeler vardır. Öğretmenin yüzünde bir maske vardır, yazarın yüzünde bir maske vardır, okurun yüzünde bir maske vardır, annelerin babaların yüzünde bir maske vardır. Herkes kendi rolünü oynar. Oysa gerçek benliğimiz nedir, bunun açığa çıkması için kriz anı gerekir. Yani örneğin bir cinayete tanık olmak. Bir cinayetin içerisinde olmak. O zaman korkaklığımız, cesurluğumuz, hainliğimiz, yalancılığımız herşey ortaya çıkar. İşte polisiye roman burdan yola çıkarak yani bir cinayetten yola çıkarak insan ruhunu anlattığı zaman iyi bir roman haline gelir. Çünkü o insan ruhunu anlatmak demek aynı zamanda bütün insanlığı anlatmak demektir. Bütün insanlığı anlatmaya çalışmak ve bunu başarabilmek çok iyi bir roman yazmak anlamına gelir. Bu anlamda bu tür romanlara biz iyi polisiye romanlar deriz. Ama öteki türlü beş kişi ölmüş, bunları kim öldürdü, katiller acayip gaddarmış, insanların kulağını kesmiş falan bunlar ilgi çeker ama burda edebi bir değer yoktur. Burda spekülasyon vardır. Bunlara da iyi polisiye romanlar demiyoruz.
Ahmet Ümit / Yazar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder