04 Mart 2015

Aloo Muharrem napıyon, nasılsın?


Israrla çalan telefona geç de olsa cevap veriyor Muharrem. Arayan da kim? Bizim Hüzeyin. Boş gezenin boş kalfası Hüseyin. Lüzumsuz Hüseyin. Olmasa da olur Hüseyin. Bu sıfatlar, arkadaşlar arasında tanınan muhtelif kimlikleri Hüseyin'in. Muharrem bugün zaten gergin. Söylene söylene açtı telefonu.

M: Efendim Hüseyin!
H: Lan Muharrem naabıyon?
M: İyiyim Hüseyin, çalışıyorum sen napıyon?
H: İyidir be abi nolsun. Az önce bi uyandım saat 10 olmuş. Olum bi arayıp uyandırsana.
M: Hüseyin işim var, ne söyleyeceksen söyle!!!
H: Vayy beyimizin işi varmış, hahaa. Lan önüne bi masa, bi bilgisayar verdiler diye adam mı oldun? Ben senin Cemâziyel Evvelini bilirim be. Ben de kabahat, arayıp soruyorum seni. Sen var ya bi gün bana işin dü.....
M: Hüseyiiinnn!!!
H: Tamam tamam kızma be abi. Ya bu gece seni rüyamda gördüm. Ama pek hayr-ı alâmet değildi. Valla içime bi sıkıntı düştü. Hemen kalktım tabirine baktım abi. Rüya tabirinde ne diyo biliyon mu? Çok yakında bi sıkıntı gelebilirmiş başına. Zaten bu aralar sende bi tuhaflık vardı. Boşuna değil abi bu rüyalar, içime doğuyor sanki...
M: Abi bunları sonra konuşalım tamam? Bak çok işim var, yoğunum.
H: Lan Muharrem başlama gene. Bak bişey anlatıyoz şurda. Ben kalkmış senin için.....
M: Dıııtt... Dıııtt... Dıııtt...
H: A, aloo, aloo, lan Muharrem...?

Velhasıl 15 dakika sürdü bu muhabbet. Muharrem yüzüne kapattı telefonu Hüzeyin'in. Muharem bir devlet dairesinde memurdu. Hüseyin'in aradığı sırada, Muharemin önünde bir sürü vatandaş bekliyordu. Hep öyledir ya, herkesin de işi aceleydi. Hiç kimsenin bir saniye bekleyecek vakti ve sabrı yoktu. Hele vatandaş bir memurun en ufak bi hatasını görsün, eyvah eyvah, bak o zaman yayılan laflara. Oturduğu yerden iş yapıyor da, devlet bunlara boşuna maaş veriyor da, şöyle de, böyle de... Dilinden kurtulamazsın milletin. Peki adamın Hüseyin gibi bi arkadaşı varsa napsın? Aslında o telefonu açmazdı da, biraz telaşlı olduğu için kimin aradığına bakmadan açıverdi. Tabi piyangodan da Hüseyin çıktı. Aslında Muharrem de az değildi bu hususta. Boşa dememişler bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim diye.

Meselenin özetinde, hepimizin hayatında bir Hüseyin var. Etrafımızda eminim çok değerli dostlarımız vardır ama malesef bazen onlar da Hüseyin'leşiyorlar. Biz de yapıyoruzdur belki. Farketmediğimiz nedir peki? O an karşıdakinin işi var mı yok mu duyarlılığını göstermek değil asıl mesele. Yaşam tarzımızda, hayatımızı sürdürdüğümüz araç gereçlere bakış açımız ve kullanım anlayışımızda sorun var bana göre. Şunun altını çizerek söylüyorum. "Telefon muhabbet aracı değil, bir iletişim aracıdır." Bugün teknoloji sayesinde işlerimizi daha kolay ve hızlı hallediyoruz. Bir telefonla nice işler yapıyoruz. Arandığımızda bulunabiliyoruz.

Muhabbetin de bi haysiyeti kalmadı ya. Böyle durumlarda söze "eskiden..." diye başlarız ya, hakkaten eskiden böyle değilmiş. İnsanlar sırf hoş bir muhabbet için birbirlerine gider, yüz yüze, göz göze muhabbetler ederlermiş. Sıcak çaylar demlenir, börekler çörekler de arkadaşlık edermiş çaylara. Ve o sıcak ortama bir kat daha sıcaklık gelirmiş. Artık o günler geride kalmış. Şehir hayatının koşuşturmacasında teslim etmişiz kendimizi telefona.

Teknolojiyi kötülemek değil niyetim. Ama tekrar söylüyorum ki çok hassas bir ayrıntıdır bu. "Telefon, muhabbet aracı değil, iletişim aracıdır."

Kalın sağlıcakla ve muhabbetle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder