12 Eylül 2015

Yaşanmış bir hikaye: yoğurt

Bu birkaç günün iş stresi bir hafta yeterdi sanırım bana. Hem iş yoğunluğu hem ay sonuna yaklaşmış olmanın verdiği ekonomik darlık hepten germişti beni. 

Haftasonu hayırlı bir iş için başka bir şehirde olan ailemin yanına gitmem gerekiyordu. Ama cebimde yol param bile kalmamıştı. Bugün hesabıma yatmasını beklediğim para da yatmamıştı. Bunu da öğrenince hepten moralim bozuldu. Bu yolculuğu erteleyemezdim de. Çünkü karşı tarafa söz verilmişti. Hatta geçen hafta gidilecekti ama işlerim olduğu için gelemeyeceğimi söylemiştim. Bu kez de ertelersem ailemi zor durumda bırakmış olurdum. Mesai arkadaşım bu durumun farkına vardı ama işin kötüsü onda da para kalmamıştı. Hesabında 20 ₺ vardı. Kendini düşünmeyip benim durumunu göz önünde bulundurarak o parayı bana havale yaptı. Kendimi çok kötü hissetmiştim. Mesai bitti ve işyerinden çıktım. Eve doğru giderken yol üzeri bim'e uğradım ve bir makarna alayım dedim. 20 liram vardı. Yol parası 12 ₺ idi ve 3 liraya bir makarna alabilirdim. Reyonlar arasında dolaşırken yanıma bir adam yaklaştı. Kısık sesle birşeyler dediğini hissettim. Dönüp baktım birkaç kelime tekrarladı ama sadece yoğurt dediğini anladım. Yoğurtların nerede olduğunu soruyor zannettim önce ve bilmiyorum dedim. İçinde yoğurt kelimesi geçen birkaç cümle daha kurduğunda anlamıştım meseleyi. Adam suriyeliydi. Türkçe Arapça karıştırarak iletişim kurmaya çalışıyordu. Az çok anlıyordum ne demeye çalıştığını. Yoğurdun nerede olduğunu sormuyordu. Bana yoğurt alır mısın diyordu. O an gayri ihtiyarî şöyle bir süzdüm adamı. Üstü başı eskiydi bir inşaat işçisini anımsatıyordu ama hiç de dilenciye benzer bir hali yoktu. Konuşurken bile sesi titriyor utanıyordu sanki. Hafif sakallı sarışın birşeydi. 35-40 yaşlarına varmıştı muhtemelen. Gözlüklerindeki toz onun bir inşaatta çalıştığını teyit ediyordu sanki. Yüzünde temiz bir insanın yüzü vardı ama o an yüzüne mahcubiyet, çaresizlik ve hüzün çökmüştü sanki. 4 çocuğum var diyordu parmaklarıyla sayısını göstererek. Bana yoğurt alır mısın diyordu yarı Türkçe yarı Arapça. Saniyeler içinde aklımdan binbir türlü senaryo geçiyor adeta içimde fırtınalar kopuyordu. Neden yoğurt sorusunun ifadesini yüzüme takarak soru soran bir ses tonuyla 'yoğurt?' dedim sadece. Yine karmakarışık kelimelerle iletişim çabasına girdi. O karmaşanın içinden bir anlam çıkmıştı: "Çocuklarım yoğurt istedi." Bedenim ve ruhum aynı anda sarsıldı sanki. Hayal Dünyasına daldığım birkaç saniyelik o sessiz duruşumdan bir anlam çıkaramayarak ve çekinerek bana bakıyordu. Sonra kendime geldim ve sessiz bir baş işaretiyle tamam gel dedim. Süt ürünleri reyonuna doğru birlikte ilerlemeye başladık. 4 çocuk eşi ve kendi. Reyondaki en büyük yoğurt kabını aldık ve kasaya doğru ilerledik. O an aklıma geldi ve reyonda birkaç yiyecek işaret ederek bunlardan da ister misin diye sordum. Ama istemedi. Sadece yoğurt diyordu ve yoğurdu alıp bir an önce gitme arzusundaydı. Kasaya geldik. Sessizce yanımda bekliyordu. Ödemeyi yaptık ve ben makarnayı poşete koyarken yoğurt kabını ona uzattım ve seri bir şekilde alıp çıktı ve gözden kayboldu. Üzerinde öyle bir utanç hissi vardı ki o an orada durmak bile ona eziyet veriyor gibiydi. Makarna poşetiyle dışarı çıkıp birkaç adım ilerledim. Sonra biraz durakladım. Gözlerin adamı aradı. Bir saniyelik bir göz taramasıyla etrafa baktım. Gitmişti. O an aklıma gelmişti. Yarın gidecek yol param yine kalmamıştı. Ama bu düşünce iki üç saniyeden fazla zihnimi işgal etmedi. Aklımda sadece bir düşünce vardı. Neden yoğurt? Ya da neden sadece yoğurt? "Baba yoğurt" diyen çocuklarının cümlelerini tekrarlarken çıkardığı kelimelerin sessiz yankılanışı kalmıştı kulaklarımda, adamın. Sadece yoğurt.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder