08 Ağustos 2012

Seni De Vururlar Ey Acı

Yaşamın  en  temel gerçeklerinden biri  de acıdır. İnsan  sayısı kadar  çeşidi ve  yaşattığı  duygular  kadar  hacmi  vardır. Hızı  ve  süresi  göreceli  olan bir kavramdır.  İnsanlar  acı  ile olgunlaşır. Hayatın heykeltıraşıdır o.  Konfüçyüs ‘’Elmas nasıl  yontulmadan  mükemmelleşemez ise , insan  da  acı  çekmeden  olgunlaşamaz ‘’ demiştir.  Acılar  size,  içinizdeki  doktor tarafından   hasta  yanınızı  iyileştirmek  adına  sunulan "acı" bir  ilaçtır. O ilaç ki , anlayışlarınızı çevreleyen kabuğun kırılışıdır.

Senai Demirci acıyla ilgili şöyle der ; ‘’ kalbin taraçalarına düşen yağmurlar gibidir acı. Yağdıkça, kalbin toprağına gömülü tohumları uyandırır, vahşi çiçekler açtırır göğsünde. ‘’  Çırak olarak dünyaya gelen insanın ustası acıdır. Bu usta öyle şeyler öğretir ki , yaşam  ringinde bir sonraki maça hazırlık bu öğrenilenlerle olur. Bir meyvenin çekirdeğinin, Güneş'i görebilmek uğruna kabuğunu kırmak zorunda olması gibi , acıda insanlar için  elzemdir. Bu yüzden  acıyla tatmamış olmakta bir acıdır.  Acıdan korkmayın. Zaten   acılardan korkan kişi korktuğu için acı çekmeye başlamıştır bile. İsmet Özel’e göre  acılar ruhun fiyakasıdır. Düşünsenize , eşilip  te  yaralanarak  tohum ekilmeye razı olmayan toprak nasıl verimli olabilir

Dünya hayatını bütün acılardan dezenfekte edilmiş  bir yaşam olarak algılayanlar yanılgı  içinde olanlardır. Çünkü sızının girmediği yürek, acının girmediği ocak yoktur. Yaşayan  hiçbir  canlı   acıyla  tanışmadığını  iddia edemez. Tek oğlunu kaybeden  Çinli  bir  kadınla  ilgili  bir   hikaye anlatılır. Yüzyıllar  önce Çin’de kadının  biri  tek  bir  evladı  olan  delikanlı  oğlunu kaybeder. Acısına  dayanamaz. Bir  din  adamına  müracaat eder ve  acısının sebebini açıklar, kendisinden oğlunun geri gelmesi için  ne  gerekiyorsa, büyüse  büyü, sihirse  sihir, dua ise dua yapmasını ister.  Din adamı , kadını  dinleyip  tüm  psikolojisine  vakıf  olduktan  sonra  ona şöyle der : Kolay, bunun  formülü  var, bu  formülü  uygularsak  senin acılarını yok edeceğiz. Yalnız  senden bir  isteğim var. Bana asla acıyı tatmamış bir evden, bir hardal  tohumu  getireceksin. Onu, senin hayatından acıyı yok etmek için kullanacağız" der.

Kadın çok sevinir ve  hemen bu büyülü tohumu aramak için yollara düşer. Çok güzel, kocaman bir evin önüne gelir .Olsa olsa  bu evde dert , tasa ve keder yoktur diye düşünür ve kapıyı çalar."Bugüne kadar asla acıyı yaşamamış bir ev arıyorum. Burası öyle bir yer mi? Bu benim için çok önemli" diye sorar. Onu içeriye alırlar ve "sen yanlış yerdesin" diye söze başlarlar. Daha sonra son günlerde başlarından geçen tüm trajik  hadiseleri  anlatmaya koyulurlar. Kadın, kendi kendine düşünür.  "Bunlar benden daha acılı, bunlara birinin yardımcı olması gerekir."   Ve orada kalıp onlara yardımcı olmaya karar verir. Acılarının hafiflediğini görünce oradan ayrılır ve daha sonra  hardal  tohumunu  bulmak için acısı olmayan başka evler aramayı sürdürür. Ama nereye gitse her birinden acı dolu bin bir hikaye duyar.  Her gittiği evde kendisinden daha dertli, daha acılı insanlarla karşılaşır. Ancak insanların acılarını azaltabilme işine öylesine kendini kaptırır ki, neredeyse oğlunun acısını ve onu unutturacak olan hardal tohumunu aramayı unutur. Böylece yavaş, yavaş acı, onun hayatından çıkar gider....

Her acı, sinemadaki yer göstericiler gibi gideceğiniz yolu gösterir.  Bu yüzden acıları erdem bilip şikayetsiz kabullenenler  hedeflerine daha kolay varırlar. Acılar sararıp dökülen ve  ezilen  yapraklar  gibi acı ile yoğrulan hayatlara sonbahar olsa da, ardından gelecek yeni bir başlangıcın  ve  ilkbaharın  da habercisidir. Olgunluk denen en güzel hediyesini  bırakarak  giderken  yanmadan pişirir sizi. Bu  pişmişlik  hali,  hangi acı  gelirse gelsin  mutlu  kılar  sizi. Çünkü  bilmişsinizdir ki , sizin  acınızdan  daha  büyük  acılar  vardır.

‘’Acıların sonu yoktur’’  diye düşünmekte  bir düşünce kıtlığıdır. Zevkler gibi acılarında sonu vardır.  Acılar, siz onların  sonu olmadığını düşünürken ,  yaşadığınız hayat gibi ummadığınız bir anda son bulur. Acılar karşısında saçınızı başınızı  yolmanız , acıların   değil  saçlarınızın eksilmesine sebep olur . Herkesin acıları  aynı miktardaki tuz gibidir . Acının şiddeti, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Bu yüzden bardak  olmayı bırakıp, göl almaya çalışın. Acının dostu sabır ile tanışın ve göreceksiniz ki acımayacak !

Aydın UZKAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder