31 Ekim 2012

1 kitap oku 3 gün erken tahliye ol

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, hükümlülerin okudukları her kitap karşılığında cezalarından 3 gün infaz edilmiş sayılmasını öngören kanun teklifi hazırladı.

Tanrıkulu, 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'da Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi hazırladı.

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, TBMM Başkanlığı'na sunduğu teklifin genel gerekçesinde, “Suç ve suçluluğu önlemenin ve en aza indirmenin ise her ceza politikasının asıl amacı olması gerektiği aşikardır. Bu nedenledir ki suç işlemiş bir kişinin cezalandırılması kadar, suç işleyen bireyin suç işleme konusundaki devamlılığının engellenmesi ve bir anlamda suçlunun kişisel gelişimi için de büyük önem taşımaktadır. Bu amaç doğrultusunda, cezaevlerinde oluşturulacak kütüphanelerin hükümlülerin hizmetine etkin bir şekilde sunulması ve hükümlülerin kitap okumaya teşvik edilmesi gerekmektedir” ifadelerine yer verdi.

Yılda 12 kitap okuyan, 36 gün erken tahliye

CHP'li Tanrıkulu, hazırladığı kanun teklifinde, 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun “Koşullu Salıverilme” başlıklı 107'inci Maddesinin 5'inci fıkrasından sonra gelmek üzere “Hükümlünün infaz kurumunda okuduğu her kitap için hakkında verilen cezasının 3 günü infaz edilmiş sayılır” ibaresinin eklenmesi öngörülüyor.

Tanrıkulu, hükümlünün okuduğu kitabın infaz süresinden sayılması için kitabın ilköğretim düzeyinden yüksek bir kitap olması; kitabın en geç 1 ay içerisinde hükümlü tarafından okunmuş olması; hükümlünün kitabı okuduktan sonra kitap hakkında yazacağı makalenin infaz kurumunun bulunduğu Kaymakamlık İnsan Hakları Komisyonları tarafından onaylanması şartlarını da hazırladığı teklif metninde yer verdi.

Tanrıkulu, bir hükümlünün kitap okuyarak cezaevinde geçireceği günü azaltmak için üst sınır olarak yılda 12 kitap ve buna bağlı olarak 36 gün sınırını da teklif metnine koydu.

"İMRALI’DA TECRİT KOŞULLARI KALDIRILMALI"

DİYARBAKIR E Tipi cezaevinde açlık grevinde bulunan 11 kadın tutuklu ve hükümlüyü ziyaret eden CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, ölüm oruçlarına dönüşen cezaevlerindeki açlık grevlerinin, vicdanları sızlatacak bir duruma gelmeden önce sonlanması gerektiğini, bu konudada kamuoyunun duyarlı olmasını istedi. Açlık grevindeki tutukluların Öcalan’ın üzerindeki tecrite son verilmesiyle ilgili taleplerini değerlendiren Tanrıkulu, "Hiç kimse 14 ay boyunca tecrit koşullarında bırakılamaz. Tecrit koşulları kaldırılmalı" dedi.

Türkiye genelindeki cezaevlerinde PKK/KCK davalarından 488 tutuklu ve hükümlünün İmralı’da Abdullah Öcalan’ın tecrit koşullarının kaldırılması ve cezaevi koşullarının düzeltilmesi ile ana dilde eğitim hakkının verilmesiyle ilgili başlattığı açlık grevi 43’üncü gününe girerken, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Diyarbakır E Tipi Cezaevi’ndeki açlık grevinde bulunan kadın tutuklu ve hükümlüleri ziyaret etti. Açlık grevinde bulunan 11 kadın tutuklu ve mahkum ile görüşen Sezgin Tanrıkulu, cezaevi çıkışında açlık greviyle ilgili basın açıklaması yaptı.

Cezaevi önünde basın açıklaması yapmasına karşı çıkan polis memuru ile tartışan Tanrıkulu, "Sadece 2 dakika açıklama yapacağım" dedi. Polis memurunun, "Efendim karşı tarafta yapabilir misiniz?" uyarılarını dikkate almayan Tanrıkulu kapının önünde cezaevlerinde açlık grevinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin durumun anlattı. Cezaevinde 11 kadın tutuklu ve hükümlünün 12 Eylül’den beri açlık grevinde bulunduğunu belirten Tanrıkulu, "Milletvekili Selma Irmak ile görüştüm. Sağlık durumları hakında bilgi almaya çalıştım. Dünden beri içeride 112 acil servis ambulansları bekliyor. Sağlık durumları genel olarak iyi, ancak göz kararması, tansiyon düşüklüğü gibi şikayetleri olmuş" dedi.

30 YIL SONA BU CEZAEVİNDE YENİ ÖLÜMLER OLMAMALI

1980’li yıllarda E Tipi Cezaevi’nde bir çok ölüme tanıklık ettiklerini belirten Tanrıkulu, aradan geçen 30 yıl sonra aynı cezaevinde yeni ölümlerin olmaması gerektiğini söyledi. İnsan hakları savunucusu olarak bir insanın bedenini ölümle sonuçlanacak bir eyleme yatırılmaması gerektiğini belirten Tanrıkulu, "Hiç bir biçimde ölüm sonucunu ortaya çıkaracak bir eylemin yapılmaması gerektiği görüşündeyim. Ama şimdi bunun yanlışını doğruluğunu tartışma zamanı değil. Bu ölüm oruçlarının, bu açlık grevlerin sonlanması lazım. Bu nedenle de Adalet Bakanlığı’nın, Başbakanlığın devreye girmesi lazım. Bir siyasi irade ve kararlılık ortaya koyması lazım. Bugüne kadar bu gerçekleşmedi. Önümüzde bayram var. Umarım bu 4,5 günlük bayram süresi içerisinde hepimizin üzüleceği, kahrolacağı, vicdanlarımızın sızlayacağı bir olay gerçekleşmez" diye konuştu.

Tanrıkulu, cezaevindeki 11 kadın tutuklunun açlık grevini devam ettireceklerini söylediğini belirterek, "Ben geçen hafta itibariyle Meclis İnsan Hakları Komisyonu’na Ankara’da başvuru yaptım. Cezaevi alt komisyonun bu cezaevlerinde inceleme yapmasını istedim. Fakat maalesef oradan da bugüne kadar bir adım atılmadı. Kamuoyunun duyarlı olması lazım. Bu sorun insani bir meseledir. Bir vicdan meselesidir. Olaya bu şekilde bakmak lazım. Ve bir an önce geri dönülmez sonuçlar çıkmadan sonlanması lazım" dedi.

İMRALI’DAKİ TECRİT SONA ERDİRİLMELİ

Açlık grevindeki tutuklu ve hükümlülerin iki talebinden birinin İmralı’da bulunan Abdullah Öcalan üzerindeki tecritin kaldırılması ve cezaevi koşullarının düzeltilmesiyle ile ana dilde eğitim hakının verilmesiyle ilgili taleplerini değerlendiren Tanrıkulu şunları söyledi:

"Bunlar siyasi talepler. Ana dil meselesi Meclis’te Anayasa Komisyonu’nda görüşülen meseleler. Bugünden yarına bir mesafe almayacak sorun. Ancak bir durum var. 2011 Temmuz ayından bu yana bir görüşme yapılamıyor İmralı’da. Görüşülen kişinin sıfatı, aldığı ceza ne olursa olsun hiç kimse 14 ay boyunca kendi iradesi olsa bile tecrit koşullarında bırakılamaz. Kendi iradesi olsa bile bırakılamaz. O koşulların ortadan kaldırılması lazım. Avrupa İşkence Önleme Komitesi’nin 1 Kasım da sanırım toplantısı var. Orada gündeme gelecek bu olaylar. Oradan bir eleştiri gelmeden bu tecrit koşullarının kaldırılması lazım. Görüşme olanaklarının yakınlarıyla, avukatlarıyla yapılması lazım. Bu insani bir meselesidir. tutulan koşulları tutulan kişi kim olursa olsun sıfatı ne olursa olsun. Aldığı ceza ne olursa olsun hukukun ve uluslararası hukukun güvencesi altında olmak zorundadır. Böyle olması gerekir. Ancak öyle anlaşılıyor ki bu tutulma koşulları İnsan Haklarına ve hukuka uygun değil. Bu kadar uzun süredir görüşme yapılmaması da bunun kanıtı."

Kaynak: Hürriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder