Kitabın Adı : Beyaz Gemi
Kitabın Yazarı : Cengiz Aytmatov
Yayın Evi Ve Adresi : Ötüken Neşriyat A.Ş. Klodfarer Caddesi 40/7 Divanyolu-İstanbul
Basım Yılı : 1991
1.KİTABIN
KONUSU : Roman, San-Taş Vadisi’nde etrafındaki beş-altı insanla
yaşamak zorunda olan, dedesinden başka seveni olmayan, gerçek hayatında
mutsuz olan fakat hayal dünyasında mutlu olmaya çalışan bir çocuğun
psikolojisini konu almakyadır.
2.KİTABIN ÖZETİ : Çocuk San-Yaş
Vadisi’nde dedesi, üvey ninesi, Orozkul, Bekey hala, Seydahmet, Gülcemal
ve köpeği Beltek ile berabar yaşamaktadır. Vadide sadece üç ev vardır.
İlk evde dedesi ve üvey ninesi ile çocuk;ikincide Mümin dedenin büyük
kızı Bekey hala ile kocası korucubaşı Orozkul; üçüncüde ise tembel işçi
Seydahmet ile karısı Gülcemal ve küçük kızları yaşamaktadırlar.Çocuk bu
küçük dünyada mutlu olmaya çalışmaktadır. Hiç arkadaşı yoktur ve okula
henüz başlamamıştır. En büyük zevkleri dedesinin kendisine dere
kıyısında yaptığı gölette yüzmek; “Deve, Kurt, Eyer ve Tank” isimlerini
verdiği kayalarıyla konuşmak; dedesinden masal dinlemek ve dağa çıkıp
dedesinin dürbünüyle kasabaya, Isık Göl’e ve San-Taş Vadisi’ne daha
yakından bakmaktır. Her akşam eline dürbününü alıp, dağ başına çıkar ve
Isık Göl’de ancak beş-altı dakika görünüp kaybolan beyaz gemiye bakar.
Annesi
ve babası onu çok küçük yaşlarda terketmişlerdir. Annesi şehirde
kendine yeni bir yaşam kurmuştur. Çocuk babsının beyaz geminin kaptanı
olduğuna, bir gün başı insan başı olan bir balık olup beyaz gemiye kadar
yüzeceğine ve babasıyla konuşacağına inanmaktadır. Dedesi çok iyi
kalpli, çalışkan,köse bir insandır. Çevresindekiler ona Kıvrak Mümin
lakabını takmışlardır. Damadı Orozkul’un yanında çalışır ve onun
emirlerini yerine getirir. Orozkul şişman, koca kafalı içki içmeyi çok
seven, çabuk sinirlenen bir korucubaşıdır. Mümin’in kızı ve Orozkul’un
karısı olan Bekey kısır bir kadındır. Orozkul bunu Bekey’in suçu olarak
bilir ve her akşam içip onu döver. Orozkul arada bir arkadaşlarıyla
içmeye gider ve sarhoş olunca yanındakilere birer tomruk sözü verir.
Tomruğu kesip dağdan indirme, çayın karşısına geçirme ve kamyona yükleme
zamanı gelince de verdiği söze pişman olur ama iş işten geçmiştir.
Arada bir vadiye şehirden “Maşin Mağaza” denilen içi ıvır zıvır dolu
bir araba gelir. Bir gün yine Maşin Mağaza geldiğinde dedesi çocuğa bir
okul çantası alır. Ertesi yıl çocuk okula başlar. Çocuk dedesinden masal
dinlemeye bayılır. Her akşam artık ezberlediği “Boynuzlu Maral Ana”
masalını dinler . Dedesine göre hepsi Boynuzlu Maral Ana’nın soyundan
gelmektedirler. Çocuk da buna inanmaktadır. Masala göre maral ana
San-Taş Vadisi’ni terketmiştir ama onları sürekli korumaktadır. Mümin
çocuğu her gün atıyla okula göyürüp getirmektedir. Okul çok uzaktadır
ama hiç geç kalmamıştır.
Çocuk bir gün yol kenarındaki
kayalarıyla oynarken San-Taş yakınlarından kuru ot almaya gelen beş-altı
kamyonluk bir konvoy görmüştür. Çocuk en öndeki kamyonun peşine takılıp
koşmaya başlar. Çocuğu gören şoför durur ve çocukla biraz konuşur.
Şoför genç ve yakışıklı biridir. Adı Kulubeg’dir.
Çocuğa dedesini tanıdığını, kendisinin de Boynuzlu Maral Ana’nın soyundan geldiğini söyler ve ayrılır.
Ertesi
gün Mümin dede ile Orozkul yine dağdan bir ağaç indirirler. Bu sırada
uzun zamandan beri ormanda görülmeyen maralları görürler fakat işleri
olduğundan onlarla ilgilenemezler. Akşam olmuştur. Dede, Orozkul’a
söyleyip çocuğu okuldan almaya gitmek ister fakat Orozkul ağacı
indirmeleri gerektiğini söyleyip izin vermez. Tomruğu çaydan
geçirirlerken tomruk çayda kayalara takılır. Çıkarmak için çok
uğraşırlar ama çıkaramazlar. Dede vaktin çok ilerlediğini farkeder, daha
fazla dayanamaz ve daha önce hiç yapmadığı bir şey yapıp Orozkul’dan
izin almadan çocuğu almaya gider. Çocuk akşama kadar okulun kapısında
dedesini beklemiş ve ağlamaktan gözleri şişmiştir. Dede yolda çocukla
öğretmenine rastlar. Çocuğu öğretmeni eve getirmektedir. Dede
öğretmenden özür dileyip çocuğu alır ve yola koyulurlar. Çocuk dedesine
küsmüştür. Hiç konuşmamaktadır. Dede çocuğun gönlünü almak için Boynuzlu
Maral Ana’yı gördüğünü söyler. Çocuk bu habere çok sevinir. Dedesine
ormana gitmek için yalvarır fakat akşam olduğu için eve dönerler. Eve
geldiklerinde Orozkul’u sabahki olaydan dolayı çok sinirlenmiş bulurlar.
Orozkul o gün Bekey halayı yine dövmüştür. Çocuk evin bu durumuna çok
üzülür ve yatmaya gider.
O gece müthiş bir dipi çıkar. Gece
yarısı Kulubeg ve arkadaşları yolda kaldıkları için Mümin dedenin evine
sığınırlar. Kulubeg ve arkadaşlarının gelmesiyle evdeki hava biraz
yumuşar. Sabah kamyoncular evden ayrılırlar. Aynı gün Orozkul’un tomruk
sözü verdiği arkadaşı tomruğu almak için gelir. Adı Koketay’dır. İri
yapılı, esmer biridir. Tomruk ise hala önceki gün bıraktılları yerde
çayın içinde beklemektedir. Tomruğu almak için Orozkul, Koketay ve
Seydahmet yola koyulurlar. Dede de Orozkul’un kendini affedeceği
düşüncesiyle peşlerine takılır. Orozkul kıyıda emirler yağdırırken Mümin
dede, Seydahmet ve Koketay tomruğu çıkarmaya çalışmaktadırlar. O sırada
çayın karşısında birkaç tane maral görürler ama işlerini
bırakamayacaklarından marallarla ilgilenemezler. Biraz uğraştıktan sonra
tomruğu çıkarıp kamyona yüklerler.
Çocuk o gün hastadır ve
önceki gün akşamdan beri evde yatmaktadır. Akşam üzeri kahkaha
sesleriyle uyanır ve bahçeye çıkar . Herkes neşe içindedir ve hepsi de
sarhoştur. Dede ise et dolu bir kazanın yanına çökmüş sessizce kazanın
altındaki ateşle oynamaktadır. Çocuk hemen dedesinin yanına gider. Ona
seslenir fakat dede duymaz. Birkaç defa daha seslenir fakat dede hiç
cevap vermez. Çocuk kötü birşeyler olduğu hissine kapılır. Az ilerde
Bekey’i, Seydahmet’i,Gülcemal’i ve Koketay’ı görür. Hepsi de yiyip
içmekte ve eğlenmektedirler. Çocuk önce neler olduğunu anlamaz. Avlunun
dışında henüz kanı kurumamış geyik derisini, bağırsak eşeleyen Beltek’i
ve elindeki baltayla Maral Ana’nın boynuzlarını kırmaya çalışan
Orozkul’u görünce neler olduğunu tahmin eder. Çocuk bu korkunç manzara
karşısında dayanamayıp içeri kaçar ve yorganın altına girip ağlamaya
başlar. Bu arada Kulubeg’in gelip onu kurtaracağını ve Orozkul’a haddini
bildireceğini hayal etmektedir. Az sonra sofra içeri kurulur. Çocuk
hayalinden yine kahkahalarla uyanır. O sırada Seydahmet olanları
anlatmaktadır. Çocuğun bir türlü anlam veremediği olaylar şöyle cereyan
etmiştir: Tomruğu çıkardıktan sonra Seydahmet ile Mümin dede ormana
çalışmaya giderler. Bu arada maralları yine görürler. Seydahmet onları
vurmak ister, dede ise buna karşı çıkar. Seydahmet dedeyi dinlemeyip
maralların peşine düşer. Dede de Seydahmet’in arkasından gider.
Seydahmet maralları vuracaktır ama sarhoş olduğu için nişan alamaz ve
tüfeği dedeye verip maralları vurması gerektiğini, vurmazlarsa
kaçıracaklarını ve Orozkul’un dedeyi affetmeyeceğini söyleyip dedeyi
kandırır. Dede ise maralları vurursa Orozkul’un onu affedeceğini ve
herşeyin düzeleceğini düşünerek marallardan birini istemeye istemeye
vurur.
Çocuk bunları duyunca çıldıracakmış gibi olur ve dışarı
kaçar.Dedesini yerde toz toprak içinde yatarken bulur. Ona birkaç defa
yine seslenir ama dede yine duymaz. Olanlara dede kendi de
inanamamaktadır. Çocuk dedesinden bir tepki alamayınca balık adam olup
babasına ulaşacağını düşünerek koşar ve kendini dereye atar. Hızla akan
su çocuğu alıp götürür fakat çocuk hiç bir zaman balık
olmayacaktır.
3.KİTABIN ANAFİKRİ : İnsanları güçsüz ya da
hoşgörülü oldukları için ezmeye çalışmamalı ve küçük çıkarlar uğrunda
doğaya zarar vermemeliyiz.
4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE KİŞİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ :
a.OLYLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ : Romanda olaylar belli bir sıra
dahilinde anlatılmamış; atlamalar yapılmıştır. Buna rağmen okuyucu
olaylar arasında bağlantı kurmakta zorlanmamaktadır. Kitaptaki olaylar
genelde bir-iki kişi arasında yaşanmış küçük olaylardır.Olayların
tasviri iyi olduğu için okuyucu olayları kolayca hayal edebilmektedir.
b.KİŞİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ :
(1)MÜMİN DEDE : Çok iyi kalpli, yardımsever,çalışkan bir insandır.
60-70 yaşlarında köse bir ihtiyardır.Damadı Orozkul’un yanında
çalışmaktadır. Vadideki üç evin birinde ikinci karısı ve torunu ile
yaşamaktadır.
(2)ÇOCUK : 5-6 yaşlarında, kısa boylu, kepçe
kulaklı, çirkin bir çocuktur.Hiç arkadaşı yoktur. Hayalperest ve
mutsuzdur. Doğayı çok sever.
(3)OROZKUL : Şişman, koca
kafalı, içki içmeyi çok seven, insanlardan ve doğadan nefret eden,
sinirli,umursamaz biridir. Korucubaşıdır fakat ormana en çok o zarar
vermektedir.
(4)BEKEY : Orozkul’un karısı ve Mümin’in kızıdır.Kısırdır,sabırlı ve hoşgörülü bir kadındır.
(5)SEYDAHMET : Uzun boylu, çirkin biridir.Tembeldir. Orozkul’un ve
dedenin yanında çalışmaktadır. Bir karısı ve bir kızı vardır.
(6)GÜLCEMAL : Seydahmet’in karısıdır. Günlerini genelde çocuğun
ninesine ve Bekey’e yardım etmekle ve kızına bakmakla geçirir.
(7)KULUBEG : Genç , yakışıklı ve güçlü bir şofördür.Mümin dede ve
çocuk gibi boynuzlu maral ananın soyundan geldiğine inanmaktadır.
(8)KOKETAY : Orozkul’un arkadaşıdır. İri yapılı ,esmer tenli bir adamdır.
Romanda
ayrıca çocuğun annesi, babası,boynuzlu maral ana, köpeği Beltek,
kayaları “Eyer, Tank, Deve, Kurt” karakterlerinden de bahsedilmektedir
ama bu karakterler hakkında çok fazla bilgi sunulmamıştır.
5.KİTAP
HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER : Kitabın başlığı ile içeriği arasında bence
uyumsuzluk var.beyaz gemiden kitapta çok fazla bahsedilmemekle birlikte
olayların beyaz gemi ile alakası yok denecek kadar az.Betimlemeler
yetersiz ve akıcılık kısıtlı.Buna rağmen okuyucu olaylar arasında
bağlantı kurmakta zorlanmıyor. Kişilerin fiziki özellikleri üzerinde çok
az durulmasına karşın; çocuğun psikolojisi iyi anlatılmış.
6.KİTABIN
YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ : Dünyanın yaşayan büyük edebiyatçılarından
Kırgız, Türk romancısı Cengiz Aytmatov , Kırgızistan'ın Talas
bölgesinde, Şeker adlı köyde 12 Aralık 1928'de dünyaya gelmiştir. Babası
Törekul Aytmatov ;Annesi, Tatar Türklerinden Nagim Gamzeyova hanımdır.
Çocukluk yılları 2. Dünya harbine rastlayan ve 1945'te savaşın
bitmesiyle yeniden eğitim hayatına dönen Aytmatov, 1950'de Kırgızistan
Ziraat Enstitüsü'nü bitirmiş bir ziraatçıdır. Ancak edebiyata olan
tutkusu onu ziraatçılıktan ziyade edebiyata çekmiş ve edebiyat eğitimi
almak için Devlet Edebiyat Enstitüsü'ne devam etmiştir.
Eserlerini
Rusça ve Kırgızca kaleme alan Cengiz Aytmatov, eserlerinde başta
Ruslaştırma politikası olmak üzere, Kırgız Türkleri'nin tabii
hayatlarını, yabancılaşmayı, modernizm karşısında tabiatın tahrib
edilişine kadar pek çok meseleyi eserlerinde usta bir uslübla kaleme
alma başarısını göstermiş nadir sanatkarlardan biridir. Dünya çapında
ünlü bir edebiyatçı olarak adına iki defa jübile yapılan (1988'de 60.yıl
, 1998'de 70.yıl) , hakkında konferanslar ve sergiler düzenlenen
Aytmatov, halen yazarlığın yanında Kırgızistan 'ın Lüksemburg
Büyükelçiliği görevini yürütmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder