Kitabın Adı : Bir Tereddütün Romanı
Kitabın Yazarı : Peyami Safa
Yayınevi Ve Adresi : Ötüken Yayınevi
Basım Yılı : 1987
KİTABIN KONUSU:
Kitapta,
bir Yazar’ın iki kadın arasındaki tereddüdünden ve insan hayatında
tereddütlerin ne denli engelleyici faktörler olduğundan
bahsedilmektedir.Ayrıca kadının toplumda ve ailede olması gerektiği
konum hakkında yorumlarla bereaber sosyal çıkmazlarımız olan herseyi
kalıplara sığdırma anlayışımızın çarpıklığına değinilmiştir.Bununla
birlikte insanlar için hiç bir şeye inanmadan yaşamanın ne denli ağır
ve bunaltıcı olduğu ifade edilmiştir.
KİTABIN ÖZETİ:
Kitapta
bir muharririn iki kadın arasındaki tereddüdünden bahsedilmiştir.Mualla,
yazarın kitaplarından birini okumaya başlar. Daha sonra yazarla tanışma
fırsatı bulur. Yazar mualladan hoşlanır ve O’na evlenme teklif
eder.Ancak hemen karar vermemesini iyice düşünmesini,vereceği olumsuz
bir kararın kendisini üzmeyeceğini söyler. Bu arada Vildan adında başka
bir kadın yazara ilgi duymaya başlar.O’nu ne yapıp yapıp elde etmeye
çalışır.Vildan’ın psikolojik sorunları vardır .Yazar O’nunla daha cok
O’na acıdığı için ilgilenir ve O’nu yaşadığı anlamsız hayattan
kurtarmaya çalışır.
Vildan Yazar’ı mektupla evine davet eder.
Gelmezse intihar edeceğini yazar mektupta.Herşeyi ayarlamıştır. Geceyi
beraber geçirmek istediğini dile getirir ve yaptığı hazırlıklardan
bahseder. Mutlaka gelmesi hususunda ısrar eder. Yazar ne olursa olsun
gitmemeye karar verir ve geceyi kendi kaldığı otelde geçirir. Ertesi gün
Vildan kızgın birşekilde yazarın çalıştığı bazetenin bürosuna
gelir.niçin gelmediğini sorar. Yazar’dan ertesi akşam gelleceğine dair
söz alır.
Akşam Vildan herşeyi hazırlamıştır.yemek,
içkiler…amacı bereber muhteşem bir gece geçirmek ve içindekileri
anlatmaktır.yemekten sonra –biraz da içince- anlatmaya başlar: baştan
beri kendisie yalan söylediğini ,asıl adının Angel olduğunu evden
kaçtığını,italya’da bir sevgilisinin bulunduğunu ancak O’nu da
terkettiğini anlatır. Anne ve babasının kendisini hiçbir zaman
affetmeyeceğini söyler. Yazar Vildan’ın vicdan azabını anlamaya
çalışır,ama yie de gerçekten yalan söyleyip söylemediği konusunda
tereddüt içindedir.gecenin ilerleyen saatlerinde Vildan sarhoş oldukça
italyanca cümlelerle hayatın kendisi için ne denli ızdırap olduğunu
ifade eder.Yazar da Vildan’ın söylediklerini tahlil ederek asıl problemi
bulmaya çalışır.sabaha karşı vildan iyice alkol komasına girer.sonra
uzanıp uyumaya daha doğrusu koma vaziyetinde kendi kendine sayıklamaya
başlar.Vildan’ın bu hali Yazar’I iyice korkutur.Bu şekilde ortada
bırakıp gitmeye de vicdanı razı değildir. Nihayet sabahı bekler.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte evden ayrılır. Kapıda Vildan’ın
bahsettiği hizmetçiyi görür.Vildan hanımın rahatsızlığını söyler ve bir
doktor çağırmasını tembih eder.
Bu arada Mualla hanımdan bir haber
alamamıştır.Yazar tereddüt içinde günler geçirdikten sonra Vildan’ı
ziyarete karar verir ancak evinden arıldığı haberini alır ve kimse
nereye gittiğini bilmemektedir.
Yazar’ın duyguları berraklaşır,tereddütleri kaybolur. Artık ne Mualla’yı ne de Vildan’ I aramamaya karar verir.
KİTABIN ANA FİKRİ:
Kitapta
anlatılmak istenen temel düşünce inançsız bir hayat felsefesinin insanı
daima tereddütler içerisinde bırakacağı ve buhranlara sürükleyeceğidir.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Muharrir
derin düşünceli, hayatı en ince ayrıntısına kadar hissedebilen bir
kişidir.yazdığı eserler geniş bir okuyucu kitlesine hitap eder.
Mualla
ise içine kapanık ama sezgi gücü yüksek bir kadındır.O’nun bu hali
Yazar’ın kendisinden hoşlanmasına ve evlenme teklif emesine sebep
olmuştur.
Vildan ise sürekli inançsızlık ekseninde hareker eden
bir kadındır.Dolayısıyla yaşamdan zevk alamamakta ve geçmişte yaptığı
seyler O’nda vicdan azabı yaratmaktadır.Vildan Avrupa’da bir müddet
kaldığı için onların değer yargılarını benimsemiş ancak bu durum
yaşadığı hayatla örtüşmemektedir ve O’nu intiharın eşiğine kadar
sürüklemiştir.
KİTAP HAKKINDA SAHSİ FİKİRLER:
Kitap başlarken
bir belirsizlik duygusu veriyor insana,ancak ilerleyen bölümlerde
olaylar geliştikçe daha açık ve anlaşılır oluyor. Ama kitap boyunca
aklınızda hep bir soru işareti kalıyor. Yazarın psikolojik tasvirleri
gerçekten çok başarılı. Öyle ki;bir hastalık anını anlatırken adeta siz
de yaşıyorsunuz bütün acıları..Ayrıca yazarın dili etkin kullanabilmesi
ve kelimelere çok geniş anlamlar yükleyebilmesi dikkatimi çekti.Bu kitap
bence oldukça başarılı bir eser.
YAZAR HAKKINDA BİLGİ:
Peyami
Safa İstanbulda 1899 yılında doğdu .Servet-i Fünün şairlerinden İsmail
Safanın oğludur,iki yaşında iken ,Sivas’da sürgünde bulunan babasını
kaybetti (1901).Dokuz yaşında iken sağ elinin ekleminde kemik
hastalıgının başlaması,13 yasında ikende hayatını kazanmak zorunda
kalması yüzünden düzenli okul ögrenimi göremedi ,kendi kendini
yetiştirdi.Birinci dünya savaşı yıllarında ögretmenlik
yaptı.(1914-1918)Bu yıllarda bir yandan da edebiyatla ilgileniyordu.Biri
yerli ve Kopanlıklar Kıralı adlı (1913) diğeri ceviri ve Üç Kardeş
adlı(1918) birer hikayelik iki küçük kitap çıkarıyor,Fagfur (1918) v.b.
gibi sanat dergilerinde hikaye cevirileri ve makaleleri
yayınlanıyordu.Savaş sonunda ,kardesinin istegiyle memurluktan ayrılıp
basın hayatına atıldı çıkardıkları Yirminci Asır adlı bir aksam
gazetesinde Asrın Hikayeleri genel baslıgı adı altında halk için gazete
hikayeleri yazdı. İlk otuz kırktanesi imzasız yayınlanan bu hikayeler o
zaman cok beğenildi ;yazar devrin ileri gelen bazı sanatçıları ( Yakup
Kadri Karaosmanoğlu ,Yahya Kemal Beyatlı,Ömer Seyfettin v.b.) tarafından
teşvik edildi.O tarihten sonra yalnız gazetelerde çalıştı fıkra ,makale
ve roman yazarı olarak geniş bir üne ulaştı..15 haziran 1961 de
Istanbul da öldü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder