Keyif kısmı işin sadece küçük bir bölümü ama asıl değinmek istediğim konu daha farklı. Yaklaşık 10 yıl önceleri İstanbul'da okuduğum dönemderde Abdulkadir Akgündüz'ün seminerlerine giderdim. Genç Beyin Dergisinin ilk çıktığı dönemlerdi. Bir seminerinde şöyle demişti sayın Akgündüz: "Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok, ustaladan ustalığı öğrenin."
Bu ifadenin açılımını yazmaya kalksak bence ciltlerce kitap çıkar. Tecrübe denen şey tam da bu işte. Birileri birşeyler tecrübe ediyor. Bir bedel ödeyerek yaşıyor ve öğreniyorlar. Bu bedel hayatından verdiği zamanıyla, ömrüyle olabiliyor. Ekonomik olarak, parasıyla, malıyla, mülküyle olabiliyor. Sağlığıyla olabiliyor. Ve bu yaşanmışlıklar insana tecrübe olarak geri dönüyor.
İşte yazarlarımızın kaleminden dökülen tüm cümleler bu yaşanmışlıkların, bilgilerin, ödenen bu bedellerin karşılığıdır. Burda bilimsel bir araştırmaya değinmek istiyorum. Kitap okuduğumuzda beynimizin iki lobu birden çalışıyor. Okurken cümleleri anlamaya çalışıyoruz ve bunu beynimizde resmederek görsel hale getiriyoruz. Yani hem sayısal beyin hem de sözel beyin çalışıyor. İşin en ilgi çekici tarafı ise, beynin gerçek bir fiil ile canlandırma bu olayı ayırt etmemesi. Yani beyin bilinçaltına okuduğumuz sahneyi gerçek yaşanmış gibi gönderiyor. Daha açık bir ifadeyle bilinçaltımıza göre o sahneleri biz yaşıyoruz. Dolayısıyla yaşamadığımız bir olayı bile kitap okuyarak yaşamış duygusuna sahip olabiliyoruz ve bilinçaltımıza bu olay yaşanmış olarak geçiyor.
Birşeyi öğrenmek için illa onu tecrübe etmek gerekmez. Damdan düşenin acısını anlamak için damdan atlamak sadece bir aptallıktır. İşte o yüzden denmiştir o söz. Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok, ustalardan ustalığı öğrenin.
Kitap okuyarak insanların bir bedel ödeyerek öğrendikleri bilgi ve tecrübeleri kısa yoldan öğrenir ve hayata geçiririz. Bu konuya paralel bir meseleyi Ahmet Ümit'ten dinlemiştim. Bir soru yöneltiliyor kendisine. Bir insan neden polisiye roman okur. Belki bilmeyenler vardır. Ahmet Ümit Türkiye'nin en iyi polisiye roman yazarlarındandır. Cevabı çok ilginç. İnsanlar genelde heyecan ve adrenalin yaşamak isterler. Hatta bunun içinde korku çaresizlik vs duygular bile vardır. Bir cinayet işlemek, bir cinayette kurban olmak, ya da olaya tanık olmak bedeli ödenemeyecek kadar ağır bir durumdur. Kimse bu durumun içinde olmak istemez. Fakat bir insan polisiye roman okuyarak hiç riske girmeden, kitabın sayfaları arasında bu serüveni ve heyecanı yaşarlar. Çünkü yukarda da dediğim gibi bilinçaltı bunları gerçekmiş gibi algılar ve bu heyecanı, adrenalini yaşarlar. Ahmet Ümit'in de söyledikleri bu düşüncemi doğruluyor olsa gerek.
Kısacası kitap okumak sadece oradaki bilgiyi almak değildir. Olayı bütünüyle yaşamak, kuyunun taa dibine inmek, bedeli ödenmiş bir tecrübeyi bedelini ödemeden yaşamak demektir.
Abdulkadir Avcı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder