Polisiye roman dediğimiz şey aslında çok bilinmeyenli bir denklemdir. Nasıl ki denklemde sayılar ve işlemler varsa, polisiye romanda da olaylar ve insanlar vardır. Yani polisiye romandaki denklem, insanlardan oluşur. Sayıların yerini insanlar almıştır. İşlemlerin yerini de olaylar almıştır. Dolayısıyla böyle bir denklem olduğu için mutlaka sonunu bilmeniz gerekir. Yani siz romana başlamadan önce romanın hikayesini, romanın konusunu, romanın akışını tasarlamış olmanız gerekir. Eğer bunu tasarlamazsanız, romanın yarısında işler sarpa sarabilir ve çuvallayabilirsiniz. O nedenle ben mutlaka ve mutlaka romanın sonunu bilirim.
Roman akarken içerisinde bir ana hikaye var ve yan hikayeler de var. Kimi yan hikayeler değişebilir. Yan kaakterler farklı bir sona doğru gidebilir. Ama esas çizgi ana hat olarak romanın sonu hep aynı kalacaktır. Çünkü daha önceden onu tasarlamam gerekir. Aynı yöntemi Alfred Hitchcock sinemada yapar. O da önce kafasında filmi çeker. Bu kafasındaki film artık her yönüyle mükemmel olduktan sonra ekibi toplar ve arkadaşlar buyrun filmi çekiyoruz der. Ben de öyle yaparım. Önce sonunu tamamlarım sonra bilgisayarın başına oturup yazmaya başlarım.
Bugüne kadar hiçbir şekilde farklı bir sona ulaşmadım. Çünkü zaten o sonu defalarca düşünmüşümdür. Daha iyisi biraz zor. Şu ana kadar olmadı...
Ahmet Ümit / Yazar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder