20 Mayıs 2015

Kazın Ayağı Öyle Değil


Birçoğumuz duymuşuzdur bu cümleyi. Birisi birşey anlatıyor ve o anlattığı yanlış ise biz de ona karşılık, biraz da alaycı bir tavırla, kazın ayağı öyle değil deriz.

Bir süredir bu ve buna benzer, deyim, atasözü vs ifadelerin kökenini araştırıyorum. Merak etmişimdir hep. Acaba bu ifadeler nasıl ortaya çıktı. Çam devirmek deriz mesela. Çıkar ağzındaki baklayı. Söylemek istemediğin fakat ağzında sakladığın bir sözü karşındaki söyle hadi demek için bu ifadeyi kullanır. Ama bu işin baklayla ne ilgisi var. İşte bu ilgi alakayı yani ifadelerin hikayesini merak editimişdir ve araştırmışımdır. Birçoğunda gerçek hikayelere ulaştım. Çoğu da mantıklı hikayeler. Ama şu kazın ayağını bi türlü olaya bağlayamadım. Bu kazın ayağı ile ifadenin anlamı arasında bir ilişki kuramadım.

Sonunda bir hikaye çıktı karşıma. Ama açıkçası o da beni çok tatmin etmedi. Timur ile Nasreddin hoca arasında geçen bir hikaye. Hikayeye göre, Timur bir sefere gittiğinde konuklama yerinde sıkılır ve hoşsohbet bir kişi arar. Nasreddin hocayı söylerler. Nasrettin hocayı davet ederler. Nasreddin hoca da giderken hediye babında bir kaz pişirip götürür. Ama yolda acıkır ve canı da çeker pişmiş kazı. Bir budunu yer. Velhasıl hikayenin detayını okursunuz internette. Sonuç itibariye Timur Nasreddin hocayı karşılayınca hoca bu kazın niye tek ayağı var diye sorar. Nasreddin hoca da espirili bir cevap verir ve bunun üzerine Timur gülerek hoca hoca öyle diyorsun da kazın ayağı öyle değil der.

Belki benim anlama kapasitemle ilgilidir ama hikayenin detayını bulup okuyun. Ben pek de birşey anlayabilmiş değilim. Bu hikayeyi burada bırakalım. Yaklaşık 12 yıldır Genç Dergisi'ni takip ederim. Eski sayılardan birinde küçücük bir parağrafta geçer bu mevzu. Abdulkadir Akgündüz der ki, osmanlıcada 'kazaya' diye bir kelime vardır. Kazaya; konu, mevzu, olay demektir, der. Biri yanlış birşey söylediği zaman, karşıdaki ona hitaben kazaya öyle değil, yani o mevzu, o konu öyle değil, senin söylediğin gibi değil manasında uyarırmış. Zamanla bu ifade kazın ayağına dönmüş.

Bu yazıyı okuyunca hah dedim, bu bana daha mantıklı geldi, dedim. Tabi insanoğlu meraklıdır. Hemen açıp osmanlıca sözlüğe baktım. Baktım ama böyle bi kelime yok. İnternetten araştırdım, koskoca google amca bile bişey bulamadı. Bu sefer ben bi şüpheye düştüm. Bu kazaya meselesi o derginin bilmem kaçıncı sayısının, bilmem kaçıncı safasından başka hiç birşeyde yok. Bu iş beni iyice işkillendirince hemen genç beyin dergisiin aradım. Bu meseleyi sordum ve Abdulkadir hocamla görüşmek istediğimi söyledim. Bu bilginin kaynağını, neye dayanarak yazıldığını öğrenmek istiyordum.

Telefonda benimle irtibatta olan Abdullah bey, mevzuyu pek anlayamadığı gibi, Abdulkadir Akgündüz'le de görüştüremeyeceklerini söylediler. Tabi açıkçası biraz gerildim bu duruma. Neden görüşemiyorum arkadaş. Neden yani. Ayrıca ortada böyle bir iddia var. Böyle bir bilgi var ve siz bu bilgiyi yayına sunmuş, kamuoyuna arz etmişsiniz ve eğer ki uydurma da değilse, sorulduğunda bilginin kökenini de sunma yükümlülüğünüz vardır.

Velhâsıl kazın ayağının mevzuya nasıl girdiği hususunda bir fikrim yok. İki hikaye de tatmin etmedi beni. Zat-ı Âlîlerine ulaşamadık ama burdan yazımızı görüp okur ve cevap verme nezaketinde bulunurlarsa Genç Beyin ekibine ve değerli hocam Abdulkadir Akgündüz'e minnettar oluruz.

Bilen varsa bu işin hakikatini ve hikayesini, bana yazarsa sevinirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder