01 Şubat 2016

Eski Ahlâk (Harika Bir Hikaye)


Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış. Büyüğü Halil, Küçüğü ise İbrahim. Halil, evli çocuklu, İbrahim ise bekârmış. Ortak olan büyük bir tarlaları varmış. Ne mahsul çıkarsa, ikiye pay ederlermiş. Bununla geçinip giderlermiş.

Bir yıl, yine harmandan sonra buğdayı ikiye ayırmışlar. İş kalmış taşımaya. Halil, bir teklif yapmış; "Kardeşim! Ben gidip çuvalları ketireyim. Sen de buğdayı bekle!" Kardeşi; "Peki abi." demiş.

Halil gitmiş çuval getirmeye. O gidince İbrahim, düşünmüş; "Abim evli ve çocuklu. Onun evine daha çok buğday lazım." diye onun buğday yığınına kendi payından birkaç kürek buğday atmış.



Az sonra abisi Halil çuvalları getirip demiş ki: "Haydi İbrahim, önce sen çuvallarını doldur da götür!"

İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup evine götürmüş. O gidince, Halil düşünmüş bu defa: "Çok şükür ben evliyim, kuruluı bir düzenim de var. Ama kardeşim bekar. O daha çalışıp para biriktirecek ve evlenecek." O da kendi payından kardeşinin yığınına birkaç kürek buğday atmış.

Velhasıl, birbirlerinden habersiz, biri gittiğinde, öbürü, kendi payından alıp diğerinin yığınına birkaç kürek buğday atmış. Bu, böyle sürüp gitmiş.

Nihayet akşam olmuş ve karanlık basmış. Görmüşler ki, taşıdıkları buğday yığınları bir türlü bitmiyor. Hatta eksilmiyor bile.

Allahü teâlâ buğdaylarına öyle bereket vermiş, öyle bereket vermiş ki, iki kardeş günlerce buğday taşıyıp, bitirememişler. Şaşırmışlar bu işe. Anbarları dolup taşmış.

Bugün "Bereket" denilince, hep bu kardeşler akla gelir. "Halil-İbrahim bereketi" sözü meşhur olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder