08 Şubat 2016

Sevgi Yoksul Düşmeden


Sevgiden habersizler için Mevlânâ şöyle der:

"Sevgi padişahından belge almayan insana yazıklar olsun. Hayvanın şeker özünden ne haberi vardır?"

Bizler, sevgiyi öğrenmek için yaratılmışız ve bu hayatımızın en keyifli ve en zarif işi. Çünkü sevmek, bizim dinimiz; sevmek, kendimiz olmanın en geniş ifadesidir. Ve sevmek, olmak zorunda olduğumuz tek şey.

Sevgi, insanlığa doğru bakan sıcak bir gülümseme... Kır yamaçlarında aramaya ne gerek var. Aksine bir kapıdır insanların yüreklerinde. Her an açılmayı bekler sabırsızca. Bu kapıdan içeri girenlerin yüreğinde asla ayrılık rüzgârları esip de savurup götüremez bir yerden bir yere. İşte burada tek arzu, son nefeslerin sıcak bir gülümsemeyle nihayete ulaşmasıdır.



Sevgi, cennet kapılarından birinin adı; insanların da yüreğinin özüdür. Bundan ötürü sevgi endamlı kişilerde değil, nâif insanlarda olur. Taş kalplilerde güzellik ve mutluluktan söz etmek yersizdir. O kişiler ki sevginin bilmenin ve anlamanın meyvesi olduğunun farkında değillerdir. Bakan körler, Yüce Mevlâ'nın bütün eserlerini sevginin kucağında büyüttüğünü görebilir mi? Okşamak, kucaklamakla gidilecek yere, tekme ve tokatla erişmeyi tercih ederler. Bundan ötürü de Mevlânâ bunlara şöyle seslenir: "Bütün kâinat sevgi ile bağlanmış, sevgini vermesini öğren. Çünkü gönlün anlasın ki bunların hepsine yer varmış. Sevgisiz insandan dünya korkarmış."

Sevgi, kurak çöllerin hasret kaldığı yağmur damlası değil midir? İşte ben, bu yağmur damlasını her an insanların kalplerine sığınmayı bekleyen bir mucize olarak görürüm. Bu mucize, her an coşkun akan bir şelaleye dönüşecektir mutlaka. Bu sudan bir damla içebilenlerin yürekleri ise daima abat olacak, barış ve kardeşlik köprülerini mutlaka kuracaklardır, diye düşlerim.

Sevgi, bir kitaptır okunmayı bekleyen. İçindeki güzelliklerin bir sır olup, yolumuzu aydınlattığının bir ayırdına varabilsek... Kurumuş yapraklar gibi sayfalarla kapatmasak üstünü. Boynu bükük, gözü nemli ağlar bırakmasak. Çağırdığında, uğraş verdiğinde duysak, duyabilsek sesini; işte o an, yoksul düşmeyecek sözlüklerde, tozlu raflarda. Hâlbuki sevgi, bizlerin yol arkadaşı. Ne vakit yalnızlık çeksek ellerimizden tutacak olan, kalp hazinesi içindeki en değerli yegâne ödülün adı, değil miydi?...

Yeryüzündeki bütün canlıları birbirine kavuşturan bir köprüdür, sevgi. Bu köprüden geçip mutluluğa ulaşmak en güzel şeydir. Oysa sevgi köprüsü kimi zaman sallanabilir. Bu sevgi köprüsünden her vakit geçmek istiyorsak hoşgörü, kardeşlik ve paylaşıma dikkat etmeliyiz. Bu dünya hepimizin değil mi korumasını bilirsek, anlaşmayı bilirsek. En güzeli de o sevginin, bir çiçek olup yüreğimizde açacak olması. Öyle bir çiçek ki dünyanın diğer ucundaki canlılar bile kokusunu alabilecek. Herkes bu çiçeğin başına toplanacak; ama yapraklarına hiç mi hiç dokunulmayacak.

İşte bütün bunlardan ötürü diyoruz ki sevgi, Yaratıcı'nın bütün canlılara bahşedip de yaratılanların farkında olmadığı eşsiz bir nimettir. Kendini tanımak istemeyenlerin gönlünden sevgi iksirini söküp alan Yaradan, onları büyük bir boşlukta helak eder. Neden mi dersiniz? Sonrakilere ders olsun diye. Öyleyse ellerimizde kırmızı güller; sevgi doldurulmuş yaşam taslarımız e düşüncelerimizde yalnız sevmek olmalıdır, ne dersiniz?...

Mine DEMİR

Mevsimler Dergisinden alınmıştır.
www.mevsimler.org

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder