13 Temmuz 2016

Arif Eren ve "Dört Mevsimden Hatıralar" Şiiri

Daha önceki yazımda Arif EREN'in "Mayın Gibi Kuşattı Kar" ve "Selimiye" adlı şiirleri üzerinde durmuş, şairin ayrı yapıda olan ve ayrı bir anlayışla yazılan şiirlerini inceleyip yorumlamaya çalışmıştım. Bu yazımda ise, an bir Türkçe'yle yazılan geçmiş değer ve hatıralardan çıkarılan: duygulu ustaca kaleme alınan, kurgusu güzel, zengin kafiyeli; ölçüsüz, fakat ölçülü şiire çok yakın olan "Dört Mevsimden Hatıralar" şiiri üzerinde durmak istiyorum. Böylece üç ayaklı bir sehpa üzerine oturttuğum şairin şiir anlayışına bir nebze yaklaşmış olacağım.

Aslında, şairin bütün şiirleri; ses, teknik, imaj ve temalarına göre sınıflandırılıp; tümden sonuca varmak, daha doğru olurdu. Ben ise, ters bir yola, parçadan tüme varmaya çalıştım. Daha köklü, daha derin bir inceleme ve araştırma, bu konuda çaba harcayan yetkili eleştirmenlerin görevidir. Arif EREN, böyle bir araştırmayı hak etmiştir. Güzel şiiri, bir köşede kalmamalıdır. Bana göre; Arif EREN, güçlü soluğuyla, usta tekniğiyle, görüş ve düşünceleriyle günümüzün önde gelen şairlerinden birisidir.

DORT MEVSİMDEN HATIRALAR

Bir salıncakta geçmiş zaman sallanır
Vefalı günler, mevsim mevsim hatırlanır
Yüreğimin deniz gibi dalgalandığı o ilkyaz
Bir yüz ki, bulut tazeliğinde bembeyaz
Huy güzelliğinin örnek ecesi
Hep perdeli kalmış gönül penceresi

Bir kuş öter bahçede, ishâk ishâk
Sesi yüreğime konar yankılanarak
Ay ışığında tutuşur dallarda kirazlar
Gözlerime göz kırpar gökte yıldızlar
Aklım talimli, mümkün mü unutmak
Lâdesli gözlerimi imkânsız uyulmak

Uçup gider bir mevsimde gelen kırlangıç
Bir yerinde düğümlenir her başlangıç
İnsanın aklaşır, ağacın sararır saçları
Tarak ve rüzgâr tararken dökülür saçları
Hep böyle düşündürdü bana güz
Bilemem, sizler nasıl düşünürsünüz

Unutamam, orada paraşütler gibi inen kar' ı
Bir özlem ağrısıdır yüreğimde Ağrı
Yurdunu sevmeyenin can-evi soğuk olur
Tüm güzellikler gözlerinde kaybolur
Kendini bilmez öze uzak olanlar
Bu sözü yalnız arifler anlar

Şiirin yapısı "Selimiye" şiirinin hemen hemen aynısı. Bu şiir, dört kümeden meydana geliyor. Her kümede gene 6 mısra var. Altı mısra üçer beyitten meydana geliyor. Bu şiir de, şair beyitleri zengin kafiyelerden oluşturuyor. İlk cümlenin kafiyesi şöyle:"sallanır-hatırlanır, ilkyaz-bembeyaz, ecesi-penceresi." Beyitler, ses zenginliği dolayısıyla gürül gürül akan bir ırmak sesi çıkarıyor."

"Uçup gider bir mevsimden gelen kırlangıç
Bir yerinde düğümlenir her başlangıç"

Beyit'inde, Aruz vezni sesine yakın bir ses zenginliği buluyoruz. Sesli harflerin, sessiz harflere eşit olması, benzer sesli kelimelerin kullanılması, şiire böyle bir özellik veriyor. Mısralann hece sayısının fazla olması da şairin duygu ve düşüncelerini rahatça ifade etmesini sağlıyor. Üçünü kümenin mısra sayısını tespit edelim: Birinci mısra: 13 heceli, ikinci mısra: 12 heceli, üçüncü mısra: 14 heceli, beşinci mısra: 10 heceli, altıncı mısra: 11 hecelidir.. .Mısra sayılarının birbirine çok yakın olması, şiire ölçülü bir şiir havası kazandırıyor...

Şair, klasik ve hece vezninin bazı öğelerini modern bir anlayışla yazdığı şiire aktarmasını biliyor:

"İnsanın aklaşır, ağacın sararır saçları
Tarak ve rüzgâr tararken dökülür saçları"

Ayrıca, şairin "insan-ağaç" gibi iki canlı varlık arasında benzerlik kurması, kendine has bir yorum sergilemesi; bilgece bir buluş, felsefi bir yorumlayış olarak göze çarpmaktadır. "İnsanın aklaşır, ağacın sararır saçları." Bu mısradan, insanın başındaki saçla, ağacın dallarındaki yapraklar arasında ilginç bir bağ kurulmuştur. İki varlığın kader çizgisi, hayatları sınırlı olduğu için bir noktada birleşmektedir. İnsanın saçlarını tarak, ağacın yapraklarını rüzgâr tararken dökülmektedir. Bu iki ilişki, güzel bir buluşun, bilgece bir düşünüşün ürünüdür. Yaratıcının "BİR" olduğunu vurgulamak isteyen şair; birlik düşüncesinden yola çıkarak, bazı kendine mahsus sentezlere ulaşmaktadır...

Arif Eren, yerinde saymayan, geçmişten güç alarak geleceğe sağlam adımlar atan bir şairdir. "Bakar körler" den olmadığı gibi; düşünmesini bilen ve düşüncesini şiire döken bir insandır.

"Hayatı Huzura Ayarlamak" şiir kitabında şekil yönünden divan şiirinin Gazel'ine benzeyen ve beyitlerden oluşan çok güzel şiirlerine rastlıyoruz. Bu tip şiirlerinde de Tasavvufi yönü ağır basan mısraları çoğunlukta. "Dertleşmek", "İnsanı Güzelleştiren Eller" şiirleri, eski şiirlerimizden yararlanarak; modern bir anlayışla yazılan güzel şiirler. "Dertleşmek" şiirinin iki beyitlik birinci bölümü şöyle:

"Gönlümü mühürledim sevemem artık
Vefasız sevgililer ele gidiyor"

"Tutuşunca yüreğim Kerem örneği
Hepsi de Aslı, ilden ile gidiyor"

Üç bölümlük ve altı beyitten oluşan bu güzel şiirde, "gidiyor" redifi sonuna kadar her mısrada kullanılıyor. Ayrıca şair, "Kerem ile Aslı" Halk Hikayesi'ne atıflar yaparak; şekil yönünden eski şiirimize benzeyen şiirler yazarken halkın dilinde dolaşan iki sevgiliyi anarak, şiirine güzel bir atmosfer kazandırıyor...

Arif Eren, "Karacaoğlan" başlığıyla ve modern bir anlayışla ölçülü-uyaklı "Koşma" yazacak kadar "Halk Şiir'inden" anlıyor. Vezinden, rediften, cinastan, kafiyeden yararlanarak, karşımıza yeni ve taze imajlarla çıkıyor. Şiiri, şiirin temeli üzerine oturttuğu için de başarılı oluyor...

"Dört Mevsimden Hatıralar" şiirini, şiir sehpasının üçüncü ayağı olarak bu sebepten dolayı tercih ettim. Şairin bu şiirindeki yenilik ve özellikler nelerdir? Her şeyden önce, şiirinde olgun bir düşünce yapısı, kendine has buluş ve benzetmeler var:

*Salıncakta geçmiş zamanın sallanması.
*Yüreğin deniz gibi dalgalandığı ilkyaz.
*Bulut tazeliğinde bembeyaz yüz.
*Huy güzelliğinin ecesi.
*Perdeli gönül penceresi.
*Ay ışığında dallarda tutuşan kirazlar.
*Gözlere yıldızların göz kırpması.
*Aklın talimli olması.
*Lâdesli gözleri uyutmamak.
*İnsan saçıyla, ağaç dallarındaki yapraklar arasındaki benzerlik.
*Yere paraşütler gibi inen karlar.
*Ağn'nın yürekte özlem ağrısı olması. (Usta bir cinas)
*Yurdunu sevmeyenin can evinin soğuk olması. *Güzelliklerin gözde kaybolması.
*Kendini bilmeyenlerin özden uzak olması. *Değerli sözlerin arifler tarafından anlaşılabileceği.

Bu güzel buluş ve benzetme şiirin imge gücünü artırıyor...
Şair, Halk Şiir'inde olduğu gibi, son beyitte adı olan "Arif kelimesini, cinas kalıbında ve değişik iki anlamda -biri bilge kişi, diğeri ise kendi adı- kullanarak; hem Halk Şiir'indeki bir geleneği sürdürüyor; hem de şiirde kullandığı hikmetli sözlerin arif insanlar tarafından anlaşılabileceğini vurguluyor... Güzel bir kelime oyunuyla arif kelimesini iki anlamda kullanıyor.

Bu şiiri okuyan bir insan, Arif Eren'in yirmi dört kapılı gül bahçesine -her mısra ayrı bir kapı- girmiş gibi olur. Görünüşüyle, kokusuyla insanı mest eden gül bahçesinden ayrılamıyor. Manevi bir sarhoşlukla büyük bir haz duyuyor. Yirmi dört mısralık bir şiirde, on altı zengin buluşun sahibi olmak, mecazlarla, sembollerle; şiirini güzelleştirmek, şairin hayal gücünü ortaya koyuyor. Bu şiiri, başka bir teknikle incelemekte mümkün...

Ben şiiri, tersinden okuyan bir şiir okuyucusuyum. Bazen mısralann, beyitlerin yerlerini değiştirerek de okurum. Bu şiirde de aynı yöntemi uyguladım. En alttaki mısralann yerlerini değiştirerek, yeniden okuyalım:

"Bu sözü yalnız arifler anlar
Kendini bilmez öze uzak olanlar"

Bir deneme daha yapalım ve değişik kafiyeli bir dörtlük ele alalım.(Uygulamamız gene alttaki dört mısra üzerinde olacak)

"Bu sözü yalnız arifler anlar
Tüm güzellikler gözlerinde kaybolur
Kendini bilmez öze uzak olanlar
Yurdunu sevmeyenin can-evi soğuk olur"

Bu satırları okuyanlar, "Bu adam ne yapmak istiyor?" diye sorabilirler. Ben, cebir denklemi ile şiir arasında ilişki kuran bir insanım. Matematiksel ispatlarla bir şiirin iyi veya kötü olduğunu ortaya koyabilirim.

Buradan şuna gelmek istiyorum: Arif Eren, şiirini mısra gücü üzerine kuruyor. Tıpkı Necip Fazıl, Yahya Kemal gibi. Mısralar üzerine bina edilen şiirler; mısralann, beyitlerin yerleri değiştirilse de güzelliğini yitirmez. Bütün kalıcı şiirler aynı özelliği taşır.

(1) ARİF EREN
Hayatı-Sanatı-Şiirleri
Ankara 2010

Şevket BULUT


Mevsimler Dergisinden Alınmıştır.
www.mevsimler.org

1 yorum: