14 Temmuz 2016

Güz Yaprakları Sessizdir

Bir değişim başlıyor yeniden. Donuk bir güneşe yanıyor doğa. Yaz, bütün bavullarını hazırlamış bile çoktan. Birkaç eskimiş giysisi kalacak belki de geride. Güz gelip yerleşecek yerine. Yağmur bakışlı, rüzgâr gülüşlü günleriyle...

Mevsimler, doğanın göçebeleri onlar. Gelirler, konarlar, kendilerince giydirirler, değiştirirler yaşamı. Hiçbir canlı yok demez bu değişime. Hele kokuları... Hangimiz yakıştırmayız ki kendimize... Yaz kokulu, kış kokulu, bahar kokulu, güz kokulu diye...

Doğanın gün gün ölmeye gidişidir bu. Güz bütün ağırlığını yüklemeye başlar zamana. Üç aylığına kendi gönlünce düzenler evini. İnsanlarda ise bir koşuşturma, bir hazırlık telaşı... Kurutulmuş sebzeler, reçel kavanozları dizilir raflara. Halılar serilir ve daha kalın giysiler asılır dolaplarda. Aynı telaşı hayvanlar ve bitkilerde yaşar. Ne varsa soluyan, hepsi kendilerince göğüslemeye hazırlanırlar bu değişimi. Kuytuluklara, ağaç altlarına sığınmalar bir başkadır artık. Güneş bir başkadır.

Gün batımma doğru yazın o caddelerinden, sokaklarından eser kalmaz. Hafif esen rüzgârla birlikte ortalık bir sessizliğe bırakır kendini. Ardından bulutlar yağmur yüklerini bırakmaya başlarlar yavaştan. Şemsiyeler sarar birden gökyüzünü. Çeşit çeşit, uçan balonlar gibi sanki...

Renkten renge giren yapraklar yaşamlarının son günlerinde, son bir direnmeyle tutunmaya çalışırlar dallarına. Esen bir rüzgârla birlikte koparlar ağaç analarından. Savrulurlar, her biri bir yana... İnsan yaşamı da öyle değil midir? Ne farkımız vardır bir yapraktan? Yahya Kemal Beyatlı "Sonbahar" şiirinde bir güzelce anlatmıştır bu duyguyu:

"Fani ömür biter, bir uzun sonbahar olur.
Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, tarumar olur.
Mevsim boyunca kendini hissettirir veda;
Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.

Yazdan ne varsa olurken haşır neşir;
Günler hazinleşir, geceler uhrevileşir;
Teşrinlerin bu hüznü geçer ta iliklere.
Anlar ki yolcu yol görünür serviliklere."

Gittikçe artan soğukla birlikte evine yeniden alışır güz. Aslında niyeti, kışa hazırlamaktır doğayı. Alıştırmaktır, daha bir direngen duruma getirmektir. Yüzündeki o mayhoş gülümsemesiyle iyi bir dost olduğunu da gösterir güz. Zor günleri anımsatan bir dost...

Güneşlenen bahçelerse, sobanın yanmda uzanan bir kedi gibi mırıldanır. Güz kokusu iyice yaygınlaştırır kendini. Ağaçların görkemli süsleri yeşil yapraklar, yerlerde sürünmektedirler artık. Dallardan sarkan o gizemli yaprakları, kadınların süslü püslü küpelerine de benzetmişimdir çoğu kez. Hele, sabah güneşi yüzlerine vurduğunda pınl pınldırlar.

Güz yağmurları günlerle birlikte daha da hızlanır. Öylesine ki, yağmaktan neredeyse yorgun düşer. Su üşümeye başlar. Evler battaniyelere sarılmış çocuklar gibidirler. Odaların içleri de bulutlanmıştır. Karanlık duvarları, sonuna kadar açılan perdeler bile aydınlatmaz. Alışırız her şeye. İnsan olarak ve tüm canlılar...

Kuşlar... Onları unutmak istemiyorum. Cıvıltıları bir şarkı gibiydi günlerimizde. Şimdilerde çok az çıkıyor sesleri. Yorgun, üşümüş ve acıkmış...

Tez geçen günler, ardı ardına getirir değişimleri. Mevsimler birer sevgili gibidirler sanki. Söz verdikleri gibi gelirler, otururlar bizimle. Onlarla birlikte yaşarız sevinçleri ve acılan...

"Artık donuk bir cam var mavi gökler yerinde,
Güneşi benden çalan o sıcak bakışlardır,
Ve yazı o götürdü mutlak beraberinde,

En güzel rüyaların bile bir sonu vardır;
Bir bahar rüzgânndan alarak bir sabah hız
Mevsimlerin ömrünü yaşamıştı aşkımız.

Onu şimdi kaybettim ve şimdi sonbahardır."

Hüzün ve ayrılık deyince sonbahar gelmiştir öncelikle usumuza. Dal ve yaprak nasıl bir bütün olarak düşünülürse, doğanın giysili hali de aynı çizgide birleşir. Yaprağın dalmdan ayn düşmesi, iki sevgilinin aynlığı gibidir. Ve ağaçlar hüzünlüdürler, tüm yitikliklerinden soma boyunlan bükük... Yukandaki şiirinde Yaşar Nabi Nayır bu derinlikleri şiirce açıverir önümüze.

Güz yapraklan sessizdir. Savrulurken oradan oraya, belki de düşünceli. Yaratıldığı gibi özüne dönüştür bu, bir döngü. Dal üzünç yaşarken, toprak sevinç duyar; daha da zenginleşeceği için.

Çoğu kez, bulutlu ve karanlık geçen günlerde savrulan yapraklar gibiyimdir, hüzünlüdür düşüncem. Daraldıkça daralır yüreğim. Sürekli zayıflamış seslerini duyarım yaprakların. Bir tablo gibi renkli ağaçlann altma takılır gözlerim. Gönlümden geçen bir şey vardır ki, o sansın kızıllığa uzanmaktır boylu boyunca. Bakışlarını kucaklarken, bir veda olacaktır belki de...

Yalçın YÜCEL

Mevsimler Dergisinden Alınmıştır.
www.mevsimler.org

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder