19 Kasım 2016

Biz Köy Çocuklarıyız

Çocukluğum vardı benim.

Köyde geçen yıllarım.

Mevsimler gelir geçerdi. Her mevsim bir başka güzeldi.

İlkokulu köyde okudum. Çantamız yoktu. Yakalığımızda yoktu. Alacak paramızda yoktu. Fakat yokluğa teslim olmazdık. Çözümler üretirdik. Çaresiz kalıp öğretmenimize mahcup olmazdık. Kalın, naylon gübre torbaları vardı. Arkadaşlarımızın bakkaldan aldığı yakaları kalıp olarak kullanıp yaka keserdik. O torbalan kesip-biçip okul çantası yapardık kendimize.

Oyunlar oynardık okulda. Kır gezilerine giderdik. Komşu köy okulları ile ortak geziler yapardı öğretmenimiz. Bu gezilerde bitkileri tanırdık. Diğer okulun öğrencileri ile yarışmalar yapardık. Anamızın hazırladığı azıklarımız olurdu. Acıkınca doyumsuz lezzetiyle yerdik. Belki bir parça incir reçeli. Belki birkaç haşlanmış yumurta.

Bazen arkadaşlarımızla toplanır köyün çevresindeki yeşil alanlarda oyunlar oynardık. Şimdi düşünüyorum da, bizim oyunlarımız oyuncaklarımız çocuk gelişimi için ne kadarda doğruymuş. Hiçbir zaman hazır oyuncaklarımız olmadı bizim. Ağaçlardan çam kabuklarından kendimiz yapardık oyuncaklarımızı.

Küsgüç oynamak, deveme döndermek, gıcırtmaca binmek, lastik sapanla hedef vurmak, çelik çomak oynak. Hepside ne kadar eğlenceliydi. Ne kadar yararlıymış şimdi daha iyi anlıyorum.

Heyy gidi yıllar heyy!

Diye şimdi anıyorum o günleri.

Ceyhan nehri boyunca dolaşır, bağlardan bahçelerden karnımızı doyururduk. Kimse kimseye kızmazdı. Nehirde i öğrendim yüzmeyi.

Dere boylarımız vardı bizim. Ceviz, söğüt, çınar ağaçlarının sıralandığı dere boylarımız. O ağaçların aralarında küçük sebze bahçeleri. Domatesin salatalığın kokusunu uzaktan hissettiğimiz o güzelim bahçeler.

Badem ağaçlarından ve erik ağaçlarından topladığımız çağlalar.

Birde dere boylarında adına "soğukpınar" dediğimiz kaynak pınarlarımız vardı. Bazen bir kayadan fışkırır. Bazen dere yatağının zemininden kaynayan pınarlar. Bazen adı gündeğmez olur, bazen de Keklikpınarı. Ağzımızı çağlayana dayar kana kana içerdik yaz sıcaklarında. Bazen de yüzükoyun yatarak içerdik buz gibi sularından.

Uzaklardan dinlerdik tarlada bahçede çalışan Hasan Emmiyi. Dövenle harman sürmesini. Öküzlerine bağırmasını.

Büyüdükçe, köyün gençlerinin aşklarını menkıbe gibi dinler olduk. Tertemiz köy gençlerinin aşkları. Bizde aşık olduk ya! Köylü kızı Fatma'ya, Zeynep'e, Ayşe'ye. İlk kalp çarpmtılannı o zamanlarda yaşadık.

Vesselam teknoloji yoktu. Her şey doğaldı. Her şey hormonsuzdu. Küçücük çocuk parklarına hapsedilmemiş bir ruhun çocuklarıydık. Bizim için her yer oyun alanıydı. Özgürdük biz kırlarda bayırlarda, tepelerde, dere boylarında...

O günler o yıllar kaleme sığmaz. Çoğunluğumuz böyle büyüdük. Şimdiyi düşünüyorum da; biz ne kadar şanslıydık. Acaba günümüzde yine böyle bir yaşam var mıdır? Belki de uzaklarda bir köyde böyle bir yaşam vardır. Kim bilir?

O kadar yoksulluğa rağmen biz mutlu afacanlardık.

Biz köy çocuklarıydık!

Ramazan ÇETİNKAYA
Mevsimler Dergisi'nden Alınmıştır.
www.mevsimler.org

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder